Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhaba, ben Halit Arslan. 1985 yılında Kahramanmaraş’ta doğdum. 2007 yılında Selçuk Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünden mezun oldum. Yüksek Lisansımı 2013 yılında Necmettin Erbakan Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünde tamamladım. Halen Anadolu Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünde doktora öğrenimime devam etmekteyim. Öğretmenlik hayatıma ise 2007 yılında Bitlis/Ahlat’ta başladım. 2010 yılında tayin olduğum Aksaray’da 4 yıllık öğretmenlik görevimden sonra 2014 yılında Aksaray İl Milli Eğitim Müdürlüğü Fatih Projesi İl Koordinatörlüğü’ne katıldım. Halen bu birimde görevimi yürütmekteyim. Evli ve iki dünya tatlısı çocuğun babasıyım.
Üniversitedeki öğrencilik yıllarınızda neler yaptınız? Mezuniyetten sonrasına yönelik çalışmalarınız var mıydı? Mezun olma sürecinde neler yaşadınız?
Hayatımıza daha çok girmeye başlayan bilgisayar teknolojisi ve yanlış hatırlamıyorsam 1997’de ilk defa müfredata eklenen bilgisayar dersi, “içinde bilgisayar kelimesi geçen bir bölüm” okuma isteği uyandırıyordu insanda. Bu hevesin de etkisiyle olsa gerek, içeriği hakkında pek bir bilgi sahibi olmadan tercihlerime yazdığım 5-6 BÖTE’den birini kazandım ve lisans öğrenim hayatıma Selçuk Üniversitesi’nde 2003 yılında başladım. Yeni bir bölüm olması ve KPSS’den alınacak en asgari puanın bile merkezi yerlere atanmaya yetiyor olması bizdeki gelecek kaygısını silip süpürdü. Geriye dönüp baktığımda “keşke mesleki ve akademik bağlamda daha verimli geçirseydim” diye hayıflandığım ilk birkaç yılın ardından branşıma adapte olmaya başladım. Bölümü tanıdıkça sevdim, öğrenimden keyif almaya başladım. Hiç unutmam, 2. Sınıfta okurken, bizim bölümden mezun ve öğretmenlik yapan bir arkadaşla tanışmıştım. Oluşan muhabbet ortamında, “Eee? Bilgisayar öğretmeni olmak nasıl bir duygu?” diye sormuştum. Aldığım cevap beni epeyce düşündürmüştü “Nasıl olsun… Fare anlatıyoruz işte derste!” demişti arkadaş. Hayalini kurduğum öğretmenlik hayatımda dolu dolu eğitim vermek istediğim için olsa gerek açıkçası bu yanıtın bana biraz hayal kırıklığı yaşattığını itiraf etmeliyim. Fakat sonra; derste anlatacağımız basit bir fare bile olsa “En iyi fare anlatan olabilmek” gayesiyle öğrenim hayatımı sürdürmeye çalıştım. Mezuniyetten sonrası için akademisyenlik hayalim vardı ama lisans süresince bu bağlamda yaptığım tek aktivite ALES’e girmek oldu.
Üniversite okuduğunuz şehrin avantajları ve dezavantajları nelerdir? Zorluk çektiniz mi?
Konya’da okumak benim için bir keyifti. Büyük bir şehir ve köklü bir üniversite olması nedeniyle tercih etmiştim. Asla pişman olmadım, şehirle ilgili pek bir zorluk da çekmedim.
Mezun olduktan sonra iş hayatına nasıl başladınız? İlk iş deneyimleriniz nelerdir?
2007 yılında Bitlis ili Ahlat ilçesine atandım. Lisans sürecinde aldığım eğitimin atandığım okulda Bilişim Teknolojileri öğretmeninden beklenen performans için yeterli olmadığını ilk günlerde anladım. Alanımla ilgili karşılaştığım her zorlukta lisans sürecinde kredisi en çok olan Matematik, Fizik, Kimya gibi derslerin yerine, okulda yaşanacak sıkıntılara çözüm üretmemizi sağlayacak, beklentilere cevap vermemizi kolaylaştıracak bilgisayar içerikli derslerin daha çok olmasını istediğimi hatırlıyorum. Zaten bizden 3 yıl sonra derslerde bu tarz bir düzenleme yapıldığı duyunca arkadan gelen BÖTE öğrencileri adına sevinmiştim. Mesleğimin ilk yıllarında benim en büyük avantajım görev yaptığım ilçede pek Bilişim Teknolojileri öğretmeni olmamasından kaynaklandı diye düşünüyorum. Çünkü sadece bizim okul değil, başka okullar, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü hatta belediye bile branşımın gereği bilmem gerektiğini (!) düşündükleri teknoloji odaklı taleplerini benimle paylaşıyordu. Bildiklerimi yapa yapa, bilmediklerimi sora sora mesleğimin ilk yıllarında böyle piştim diyebilirim. Bu arada kulakları çınlasın; branşı Sınıf Öğretmenliği olmasına rağmen Pascal’da kod yazmayı seven, o dönemde daha birçok bilişimci adını bile duymamışken Joomla’da web sitesi yapan araştırmacı bir okul müdürümün olması da beni ister istemez branşımın hakkını vermeye zorladı ☺ Okuldaki öğretmenliğin dışında öğretmenlere yönelik mahalli hizmetiçi eğitimler ve Halk Eğitim Merkezleri bünyesinde yetişkin eğitimleri verme imkanlarımın olması benim için çok güzel öğretmenlik tecrübeleri oldu.
Şu an tam olarak iş hayatınızda neler yapıyorsunuz? Birkaç örnekle açıklayabilir misiniz?
Şu anda Fatih Projesi İl Koordinatörlüğü’nde çalışmaktayım. Aksaray ilinde Fatih Projesi’nin iş ve işlemlerinden sorumlu bir ekibin üyesiyim. Proje kapsamında kurulumu yapılan donanımların kontrolü ve kabulü, karşılaşılan problemlere yönelik çözüm önerileri sunmak ve bu kapsamda koordinasyon sağlamak görevlerimizden birkaçı. Ayrıca öğretmenlere Fatih Projesi kapsamında hizmete sunulan donanımları ve içerikleri verimli bir şekilde kullanabilmeleri için; eğitimde teknoloji kullanımına, internetin bilinçli ve güvenli kullanımına ve eğitsel materyal oluşturmaya yönelik içeriklerin olduğu hizmetiçi eğitimler düzenlemekteyiz.
Şu an yaptığınız meslek için BÖTE bölümünde verilen eğitim yeterli mi? Şunlar da olsa daha iyi olurdu dediğiniz şeyler var mı?
Ben mezun olduktan sonra köprünün altından çok sular geçti. Şu aşamada lisans düzeyinde verilen eğitimleri sorgulamak haddime değil. Sadece şu anda görev yaptığım Fatih Projesi ile ilgili üniversitelerde yeterli bilgilendirme yapılmadığını düşünüyorum. Bazı üniversitelerle Milli Eğitim bireysel gayretlerle protokoller imzalandığını ve Fatih Projesi tanıtım ve bilgilendirme dersleri eklendiğini biliyorum. Bunun başta BÖTE olmak üzere tüm Eğitim Fakültesi bölümlerine yayılmasının öğretmen adaylarının faydasına olacağına inanıyorum.
Şimdiye kadar olan tecrübeleriniz doğrultusunda özel sektörde BÖTE bölümlerinin yeri nedir?
Bir BÖTE mezununun özel sektörde söz sahibi olabilmesi için, sadece lisans eğitimine bel bağlamayıp bireysel anlamda da kendini yetiştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Üniversitede altyapıyı sağlam alan öğrencilerin özellikle yazılım, programlama, robotik gibi alanlarda söz sahibi olabileceğini düşünüyorum. Belirli bir aşamada bilgisayar teknolojisi bilgisine sahip olan bireylerin bile rahatlıkla iş bulabildiği bu devirde, BÖTE mezunlarının kendilerini iyi yetiştirdikleri takdirde özel sektörde de rahatlıkla iş bulabileceklerini düşünüyorum.
BÖTE mezunlarının atamalarında sorunlar yaşanıyor. Bu durumdan hareketle BÖTE’lerin geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2000’li yılların başında epey popüler bir branş olan BÖTE’nin bir süre sonra yıldızının söndüğü söylendi. O dönemlerde bunun nedeninin dersin içeriğinde 20 yılı aşkın süredir yer alan donanım parçalarını, ofis uygulamalarını bilmenin bilgisayar okuryazarlığı için yeterli olduğu düşüncesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Uzun yıllar seçmeli ders statüsünde bulunan ve başka branştaki öğretmenlerin de rahatlıkla işleyebilecekleri bir ders olarak görüldüğü için okullarda norm açma konusunda cimri davranılan Bilişim Teknolojileri dersi son yıllarda zorunlu derse terfi etti ve robotik, kodlama gibi alanlarda yaşanan artışla da branşımız yeni bir aşamaya geçti. Ayrıca günümüzde popülaritesi artan STEM uygulamalarında yer alan teknoloji basamağına sağladığı katkı nedeniyle branşımızın önemi bir kat daha arttı. Bu havanın atamalara da olumlu manada katkı sağlayacağına inanıyorum.
Bir BÖTE mezunu olarak şuan BÖTE okuyan ve okumak isteyen arkadaşlarımıza önerileriniz nelerdir?
Günümüzde herkes teknolojiyi etkin kullanmaya başladı. Ancak iyi bir teknoloji okuryazarı olmak; iyi bir ofis yazılımları kullanıcısı olmakla, aktif bir sosyal ağ kullanıcısı olmakla veya akıllı telefonda, tablette her menüyü bilmekle olmuyor. Teknolojiyi kullanmayı bilmek, teknolojiyi bilinçli ve güvenli kullanmayı bilmek demek değildir. Dolayısıyla bir BÖTE mezununun fark yaratacağı kısmın teknolojiyi kullanmayı bilmek değil, teknolojinin eğitim öğretim sürecindeki yerini, hatta daha genel ifadeyle hayattaki yerini bilmek ve sorgulamak olduğunu düşünüyorum. “Sizin branşa ne gerek var? Herkes bilgisayar kullanıyor zaten!” diyenlere bunu haykırın lütfen ☺
Kendinizi güncel tutun. Teknolojiyi takip edin. Örneğin; matematik dersinde 2 x 2 = 4’tür. Yıllar önce de böyle idi, yıllar sonra da bu böyle olacak. Ancak bizim branşımızda tanımlar bu kadar net olamıyor. “En büyük kapasite birimi Yottabyte” diyorsunuz, fakat Brontobyte çıkmış haberiniz olmuyor. Bilginin bu kadar hızlı eskidiği bir dönemde güncel kalabilmek elbette zor, ancak elinizden geldiğince teknoloji bağlamında gelişmeleri takip etmeye çalışın. Teknolojinin sadece bilgisayardan ibaret olmadığını bilin. Ortamda doktor olduğunda genelde herkes sağlık sorunlarını dile getirerek fikir alır. Bizlerin de toplumun gözünde teknoloji doktoru olduğunu, teknoloji içerikli sorunlar getirip çözüm bekleyen birçok kişi ile karşılaşacağımızı unutmayın.
Yolunu benim gibi akademik süreç üzerine çizmek isteyenlere ise tavsiyem şudur ki; benim en çok dilimin yandığı alan olan dile yani İngilizce’ye ağırlık verin. Zaten yabancı diliniz iyiyse akademik yolda bir adım öndesiniz demektir. Ayrıca hedeflerinizi gerçekleştirme yolunda aldığınız mağlubiyetler sizi küstürmesin. Ben yüksek lisansa dördüncü başvurumda, doktoraya ise beşinci başvurumda kabul edildim. Hayallerine kavuşmak isteyen eğitim teknoloğu meslektaşlarım, asla pes etmeyin! Her şey gönlünüzce olsun…