Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Lise eğitimimi Yozgat’ta Fen Lisesi’nde tamamladım. O zamana kadar olan eğitimler çok da önemli değil açıkçası. Marmara Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliğini kazandıktan sonra üniversite eğitimim başladı. Çok farklı bir yere geldiğimin farkına vardım o senelerde. İkinci sınıftan itibaren bölümde asistan öğrenci olarak çalışmaya başladım. Bilgisayar ile ilgili o yıllarda öğrenmeye başladım. Bir bilgisayar geçmişim çok fazla yoktu. Lisede ve liseye kadar hiç bilgisayar eğitimi almadım. Üniversiteye başladığımda aslında hiç bilmediğim bir alana girmiş oldum. Tercih süreçlerinde biraz ailenin, biraz çevrenin, biraz arkadaşların etkisi oluyor. Özellikle yeni bir bölüm olduğu için Böte bu alana girmeye karar verdim. Asistanlığım ile birlikte o üç sene çok fazla şey öğrendim. Özellikle bilgisayar ile ilgili. Daha sonrasında Marmara’da bir yüksek lisans eğitimim başladı. Başladığım anda öğretmenliğe de başladım. Kısa bir öğretmenlik yaptım. Üç ay kadar bir öğretmenlik deneyimim de oldu. Bu süreçte Yıldız da bir kadro açıldığını öğrendik. Marmara’daki hocalarımız bize böyle bir haber verdiler. Gidip başvurmamı istediler. Başvurdum. 2005 yılının aralık ayında Yıldız’da araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2008 yılında yüksek lisansımı tamamladım. Askerliğimin sonunda doktora eğitimine başlamalıydım. İstanbul Üniversitesi’nde Enformatik bölümünde doktora eğitimime başladım. Ve hala doktora eğitimime devam ediyorum. Tezimin son aşamasındayım. Bitirmek üzereyim. Umarım yakın zamanda tezimi teslim ederek savunmamı yaparak bitireceğim.
Üniversitede ki öğrencilik yıllarınızda neler yaptınız?
Marmara’nın biz başladığımızda şöyle bir ünü vardı. Tabi ben bu ününü bilerek gitmedim. Marmara’nın sadece iyi bir üniversite olduğu için tercih etmiştim. Ancak aşırı yoğun bir projeler, sürekli dört sene boyunca projeler, hayatımızda yapmadığımız kadar projeler yapmışızdır herhalde. Birinci sınıftan itibaren başladık. Projenin ne olduğunu bilmediğimiz halde. Sanırım ilk bir ay içerisinde derslerimizden en az bir iki proje çıkarmıştık. Özellikle bilişim teknolojileri adlı dersten. Dört senemiz de yoğun bir şekilde proje yaparak geçti. Bundan şikayetçi değilim. Güzel bir dönemdi. Hatta sanırım mezuniyet törenimiz yapıldı. Mezuniyet törenimizden iki hafta sonrasına proje yetiştirmek ile uğraşıyorduk. Mezuniyet töreninden sonra proje teslimi yaptık. Öğrencilik hayatım daha çok proje yaparak geçti. Ama Marmara’daki yıllarımdan çok memnunum. Hocalarımızın dersleri çok iyi verdiğini düşünüyorum. Derslerimizin çok dolu dolu geçtiğini düşünüyorum. Öğretmen olmaya yöneltecek şekilde eğitim aldık biz. Direkt çıktığımızda hepimiz öğretmenlik yapacak durumdaydık.
Keşke yapsaydım dedikleriniz var mı?
Çok fazla bir pişmanlığım yok. Sadece bir şey var o da eğitim ile ilgili değil. Üniversite yıllarımda spor yapmayı isterdim. Çünkü liseye kadar çok aktif olarak spor yaptım. Basketbol, voleybol takımlarında profesyonel olarak spor yaptım. Ama üniversiteye geldiğimde tamamen bu olay bitti. Çok fazla projelere yönelmek sanırım bizi biraz sosyallikten uzaklaştırdı. Tek pişmanlığım bu.
Akademik çalışmalara yönelmeyi o yıllarda mı karar verdiniz?
İkinci sınıfta asistanlığa başladım. Üçüncü sınıfta hocam da akademisyen olacaksın diyordu. Ben de öğretmenlik yapmak da istiyordum aslında. Ders anlatmak çok zevkle yaptığım bir iş, çok seviyorum. Yaş ne olursa olsun şu an yetişkinlere de eğitim veriyorum mesela onlarla da çok iyi anlaşıyorum, çok iyi bir enerji sağlıyoruz. Küçük sınıflara da ders veriyorum. Dördüncü, beşinci, altıncı sınıf öğrencilerinin derslerine giriyorum. Onlarla da çok iyi anlaşıyorum. Yani ben ders vermeyi seviyorum. Öğretmen olmak da benim için çok güzel bir iş olurdu aslında ama biraz hocalarımın yönlendirmesi ile oldu. Yavuz Hoca ile üçüncü sınıfta derslerimize girmeye başladı. Yavuz hocanın akademisyenliğini gördükçe akademisyenlik güzel bir şey diye düşünüyordum. Onun o çalışması beni şevklendirdi. Bir de ben hep anlatırım burada arkadaşlarıma da Yavuz Hoca benim için hem idol, hem de kendimi rahatlatacağım biri olarak onla bir şeyler çalıştığım zaman ben bu işi seviyorum, yapmalıyım diyordum. Dördüncü sınıfta her şey kafam da oturmuştu. Dördüncü sınıfta da zaten kesinlikle akademisyen olmalıyım diye düşünüyordum. Tek fark şu ben Marmara’da akademisyen olmayı düşünüyorken Yıldız’da oldu. O zamanlar Marmara’da kalmayı çok fazla istiyordum. Mezun olduktan sonra da Marmara’da yüksek lisansa başladım bir kadro açılır ben buraya girerim diye düşünüyordum. Ama olmadı kısmet Yıldız’daymış. Şuan orada olmak isterdim. Ekibi görüyorum, çok büyük bir sağlam enerjisi olan bir ekip, burası da öyle. Ama oradakiler tanıdığım insanlar, üniversiteden hocalarım onlarla olmak güzel olurdu diye düşünüyordum.
Neden akademisyen olmayı tercih ettiniz? Sizin için akademisyen olmanın zorlukları ve avantajları nelerdir?
Öncellikle zorlukları şu; çalışmayı bırakamıyorsunuz. Bırakmamanız gerekiyor. Sürekli olarak çalışmanız gerekiyor. En büyük zorluğu mesaisi olan bir iş değil bu. Sabah sekizde gideyim, akşam beşte çıkayım işim bitsin olayı yok. Memurluk, öğretmen olayı değil, öğretmenin de çoğunlukla işi evde sürer ama akademisyenlik sürekli araştırma yapması gerekiyor. İkinci bir zorluğu da aile ile iş dengesini kurmak sıkıntı olabiliyor. Ailenize ne kadar zaman ayıracaksınız, işinize ne kadar zaman ayıracaksınız o dengeyi biraz kurmak sıkıntı olabiliyor. O dengeyi oturtabilmek gerekiyor. Çünkü her ikisini de idare etmeniz gerekiyor. Bence en önemli avantajı sürekli gelişiyor olmanız. Sürekli araştırmanız gerekiyor, trendleri takip etmeniz gerekiyor, camiada neler oluyor bunları takip etmeniz gerekiyor, kendinizi geliştirebilmeniz için. Aslında sürekli gelişime açıklık var. Ben bu açıdan büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Eğer öğretmenlik yapıyor olsaydım. Öğretmen olarak kalsaydım diye düşündüğümde, ara sıra düşünüyorum öğretmenlik mi yapsam. En büyük dezavantajı, bir yerden sonra kendinizi bırakıyorsunuz. Bir süre geçtikten sonra genellikle beş yıl gibi süredir. O süreden sonra çok fazla kendime bir şey katma ihtiyacı hissetmemeye başlıyorsunuz. Çünkü öğrenciden çok fazla bir beklenti gelmiyor. Ama üniversite de olmak şöyle güzel, öğrenci sürekli olarak talep ediyor, sürekli olarak size yeni bir şeylerden bahsediyor. Çift taraflı bir öğrenme var aslında. Sürekli olarak biz öğrenciye öğretmiyoruz. Öğrencilerde bize bir şeyler öğretebiliyor. O açıdan avantajlı diye düşünüyorum.
Akademik kariyer yapmak için şartlar var mıdır?
Akademik kariyer yapmak, şartlardan çok heves meselesi. İçinizde o hevesin olması gerekiyor. Çok çalışma aşkının olması, biraz o şevkin olması gerekli. O şevk varsa, bir şekilde işleri götürebiliyorsunuz. Tabi ki, ön koşullar var. Akademisyen olmak için, fiziksel koşullar var. Bunlar; not ortalamanızın belli bir düzeyin üzerinde olması gerekiyor. Dil kesinlikle gerekiyor. Dili mümkün olduğunca üniversite yıllarınızda halletmiş olmanız gerekiyor. Hem çok rahat bir şekilde yazabiliyor, hem de konuşabiliyor olmalısınız. Çünkü biraz uluslararası olmanız gerekiyor yani sadece Türkiye’de oturarak oturduğunuz yerden bir şeyler yapmak mümkün değil. Bunun için farklı ülkelerdeki gelişmeleri takip etmeniz gerekiyor. Hatta o ülkelere gidip çalışmalara dahil olmanız gerekiyor. Bunun için de dil problemini ortadan kaldırmış olmanız gerekiyor. Bir çalışkan öğrenci olmanız gerekiyor yani öğrencilik yıllarınızda da, ikincisi de dil probleminizin olmaması gerekiyor. En azından bir dili öğrenmiş olmanız gerekiyor. Bunun haricinde de ikinci bir dili yazıyor, konuşuyor olmanız çok iyi olur.
Bölümdeyken mezuniyetten sonrasına yönelik kaygılarınız ve çalışmalarınız var mıydı?
İlk üç sene çok fark edilmiyor aslında. 'Ne yapacağım ben' olayını çok fark etmiyorsunuz. Genellikle, birinci sınıfta size okuldan sonra ne yapacağınız soruluyor. İşte öğretmen, bilgisayar programcısı olacağım, bir reklam firmasında grafik tasarım uzmanı olacağım ya da öğretim teknoloğu olacağım gibi cevaplar verebiliyorsunuz eğer biliyorsunuz alanı. İkinci, üçüncü sınıfta biraz biraz değişiyor tabi. Dördüncü sınıfta o kaygılar yavaş yavaş başlıyor. Mezun olduktan sonra ne yapacağım aslında ben akademisyenlik düşünüyordum ama gerçekten akademisyenlik yapabilecek miyim yoksa öğretmenlik mi yapmalıyım ya da öğretmenlik yapabilir miyim gibi kaygılar başlıyor. Kaygının en çok olduğu dönem bence son birkaç hafta oluyor. Mezun olmanıza çok yakın. Ama öğrenciliğim süresince biraz Marmaralı olmaktan dolayı mıdır bilmiyorum ama o konuda kaygı pek yaşamadım. Mezun olduktan sonra iş bulacağım diye düşünüyordum ve hatta iyi işler bulacağımı düşünüyordum. Kendi üniversitem olduğu için söylemiyorum. Kesinlikle İstanbul'daki en iyi BÖTE, Marmara Üniversitesi’nindir. Türkiye çapında tabi bizden daha iyi olanları var. Ama Marmara'dan mezun olmak bana o güveni vermişti. Onun için kaygım çok olmadı. Benden önceki mezunlara bakıyordum. Özellikle asistanlık yaptığım dönemde. Asistan olup mezun olan ağabeylerimize, ablalarımıza bakıyorduk. Onlar çok iyi yerlerde işler buldular. Biz kesin iyi yerlerde oluruz diye düşünüyordum. O kaygıyı mezun olmadan son birkaç hafta ve mezun olduktan sonraki birkaç ay yaşadım. Kesinlikle yaşayacaksınız.
Bir BÖTE mezunu olarak şuan BÖTE okuyan arkadaşlarımıza bir öneriniz var mı?
Öğrencilerin sürekli olarak alanı takip etmelerini istiyorum. Bizim alanımız çok değişken bir alan. Bugün bildiğiniz doğru, yarın doğru olmayabilir ya da bildiğiniz, yarın eskimiş hale gelebilir. Bunun için öğrenciler sürekli yenilenmeli, biz hocaların da kendilerini yenilemesi gerekir. Ama bizden çok öğrencilerin yenilemesi gerekiyor bence. Çünkü şu anda sizin önünüzde bir hayat var. Mezun olacaksınız belli işlere gireceksiniz, belli alanlarda uzman olacaksınız. Başarılı olacaksınız ve bu başarıyı sağlayabilmek için sizin yenilikleri takip eden bir insan olmanız gerekiyor. Bir yazılım öğrenmek ile bu alanda başarılı olamazsınız. Ben flash biliyorum diye veya ben photoshop biliyorum diye ben fireworks biliyorum diye bu alanda başarılı olma şansınız yok. Çünkü üç gün sonra ne olacağını bilmiyorsunuz. Bu yılın sonunda Adobe bir ürün çıkartacak ve flash kalktı zaten. Artık flash diye bir uygulama yok. Yerine çıkarmış olduğu uygulama flash ile aynı ama. Sizin o yeniliğe ayak uydurmanız gerekiyor. Direkt flashtan animationa geçmiş olmanız gerekiyor ki geride kalmayasınız. Diğer alanlar için böyle bir şey diyemezsiniz. Matematik, tarih öğretmenliği için bunu diyemezsiniz. Matematik, tarih hep aynıdır. Çok değişecek bir şeyi yoktur. Köklü kural değişikliği olmaz. Ama bizim alan da çok değişiklik oluyor. O hızlı değişimi takip edebilmek için sizin sürekli araştırma yapıyor olmanız, okumanız gerekiyor. Sürekli eğitim teknolojileri ile ilgili internet sitelerini, blogları sürekli takip etmeniz gerekiyor. Benim en önemli tavsiyem bu olur yapacakları her ne iş olursa olsun o yenilikleri takip edebilmek.
Marmara Böteli olmak gerçekten ayrıcalık. Bazı üniversitelerin bir kültür oluşturduğunu görüyorsunuz. Marmara, Yıldız mezunları bunu çok fazla dile getiremiyor ama bir Odtülü: "Ben Odtülüyüm" demekten gurur duyuyor. Ya da bir Bogaziçili. Tavrıyla bunu göstermeye çalışıyor. Ben Marmara’da da bunun olmasını istiyorum. Bu üniversitelerden aşağı kalır bir üniversite değil. Bölüm olarak da aşağı kalır değil. Hatta ve hatta bence bölüm olarak Boğaziçi’nden çok çok iyi. Marmaralıyım diyebilmeli öğrenci. Bana Marmara'nın kattığı en büyük şey araştırmadır. Ben üniversiteye gelmeden önce araştırmacı bir insan değildim. Bu projelerin etkisi. Son sene bilimsel araştırma yöntemleri dersi alıyorduk. Hocalarımız da hep derdi. Hazırladığınız ödevler çok araştırılmış ve yazılmış. Marmara da olmasaydım acaba o kadar araştırmaya yönelerek iyi ödevler hazırlayarak ürünler çıkarabilir miydim, projeler yapabilir miydim herhalde yapmazdım diye düşünüyorum. Üniversite de daha lisans öğrencisi iken, biz güzel ürünler üretmeye başlamıştık. Gerçekten kayda değer, elle tutulur şeyler üretmeye başlamıştık.
Ben eminim ki, şu an sizler de aynı şeyleri yapıyorsunuz. Şu projeniz bile çok çok iyi bir proje. Laf olsun diye o dersten geçeyim bir an önce bitireyim diye değil de gerçekten ürünler üretmeye yönelik ve üstelik piyasada bir değeri olan projeler üretmeye yönelik çalışmalar yaptık biz. Marmara'nın en büyük katkısı projeler. Buradaki öğrenciler de çok fazla projemiz var, çok ödevimiz var diye yakınıyorlar. Ben onlara bazen diyorum siz Marmara'da öğrenci olmadığınız için farkında değilsiniz. Olsaydınız bunların proje olmadığının farkına varırdınız. İki, üç tane proje yapmak ile dönem geçmiyor. Marmara da bir dönem de sekiz, on tane proje yaptığımız oluyordu. Her hocanın birkaç projesi oluyordu. Ama bana kattığı en büyük avantaj diye düşünüyorum.