Biraz kendinizden bahseder misiniz?
2005 yılı Marmara Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi mezunuyum. Mezun olduktan sonra Beşiktaş ilçesi Büyük Esma Sultan İlköğretim okuluna sözleşmeli öğretmen olarak atandım. Bir buçuk yıl sözleşmeli olarak çalıştım. Daha sonra 2007 Şubat atamalarında kadrolu olarak Sultangazi ilçesindeki Zübeyde Hanım İlköğretim okuluna atandım. Beşiktaş, Sultangazi ve Beyoğlu ilçelerinde Bilişim Teknolojileri Öğretmeni olarak on bir yıl kadar öğretmen olarak çalıştım. 2015 yılında Fatih Projesi kapsamında, Beşiktaş ilçesinde İlçe Koordinatörlüğü yaptım. Bu sene 2016 Şubat ayından itibaren İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne geçtim. Fatih Projesi 2012 yılında Pilot okulların ve 1.Faz okullara Etkileşimli tahta kurulumları ile başlamış oldu. Zaten ondan sonra Fatih eğitmenliği eğitimleri başlamıştı. Bende 2013 yılında Fatih Eğitmenliği sertifikası aldım. O şekilde öğretmen eğitimlerine başladım. Maalesef ki okullarda ki BT sınıflarında durumlar pek iç açıcı değil. Özellikle Fatih Projesi’nden sonra laboratuarlarımız yenilenmiyor. Bende farklı ne yapabilirim? diye düşünüyordum. Zaten hiçbir zaman aynı okulda kalmak gibi bir hedefim olmadı. Yapabileceğim her şeyi yapmak istiyorum. Kendimi geliştirmek açısından her yerde her bölümde çalışıp denemek istiyorum. Şu an buradayım. Fatih Projesi’yle ile ilgili etkileşimli tahta, alt yapı, tablet ve öğretmen eğitimleriyle ilgili koordinasyonu sağlıyoruz.
Üniversitede ki öğrencilik yıllarınızda neler yaptınız?
Ben İstanbul’da okuduğum için ilk başlangıçta okula gidip gelmeler lise gibiydi. O zamanlarda bölüm olarak pek gözü açık değildik. Şimdi ki gibi kulüpler, projeler falan yoğun değildi. Açıkçası ben öğretmen odaklıydım. Özel sektörde çalışma gibi bir hevesim yoktu. Üniversite yıllarım güzeldi. Ama dediğim gibi şehir dışından gelen arkadaşlarıma sorsanız daha farklı anılar daha farklı şeyler anlatırlar. Ben daha çok lise gibi gidip geldim.
Keşke yapsaydım dedikleriniz oldu mu?
BÖTE Kurultaylarını o zamandan takip etmeyi isterdim. Ben mezun olduktan sonra öğrencilik yıllarıma döndüm aslında. Daha aktif olmaya başladım. Çalışma hayatımda da kendime yatırım yaptım. Ama o zamanlarda daha fazla gözü açık olmak isterdim. Etrafımdaki farklı okullarla farklı üniversitelerle iletişime geçmek isterdim. Ama hiçbir şey için geç değil, bir şekilde öğrenci olarak olmasa da öğretmen olarak yapıyorum.
Marmaralı ve BÖTEli olmanın avantajları nelerdir?
Marmara Üniversitesi çok öğretmen yetiştirmiş. Özellikle İstanbul atamalarında çalıştığım birçok ilçede İl Milli Eğitim de bile ister lisans mezunu ister yüksek lisans mezunu olsun çok fazla öğretmen var. Bu da çok güzel bir şey. Açıkçası öğretmenlik çoğu insan için belki yapılabilir, kolay bir meslek olabilir. Ama asıl öğretmenlik yapılacak birçok işten daha zor bir meslek. Hele ki günümüz de donanımsal ve yazılımsal sorunlarımız var. Zaten ders içeriklerimiz harika değil. Olanaklarımız kısıtlı. O yüzden öğretmen olarak çalışmak ve yetişmek çok özel bir şey. Marmara Üniversitesi bu açıdan çok kaliteli öğretmenler yetiştirmiş durumda. Bir tek BÖTE olarak değil, diğer branşlarda da gerçekten çok iyi. Zaten benim etrafımda çok fazla Marmaralı var. Onun dışında üniversitedeki öğretmenlerimiz gerçekten çok kaliteliydi. Ama şöyle; Marmara olmasaydı başka bir bölüm başka bir üniversite olacaktı. Biraz da kişinin kendisinde istek olması gerekiyor. Ben Marmara Üniversitesi’ni seviyorum. Yüksek lisans için keşke zamanında yapsaydım, ilk mezun olduğumda halletseydim diyordum. Ama öğretmenliğe girince yoğunluktan, öğrenciliğe dönmek kolay olmuyor. Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmak istiyorum. Eğer olursa üniversiteme tekrar döneceğim. Üniversiteli olmak, o deneyimi ve tecrübeleri yaşamak güzel bir şey.
“Tek hedefim, yapabileceğim her şeyi denemek istiyorum. “
Öğretmen olduğunuz dönemlerde neler yaptınız?
Dokuz buçuk yıl kadar öğretmenlik yaptım. İyi ki yapmışım diyorum. Zaten ben okulu ve öğrencileri çok seviyorum. Hep ortaokulda çalıştım. Lisede de Fatih Projesi kapsamında Bilişim Teknolojileri Rehber öğretmeni olarak görevlendirildim. Öğrencilerin bilgisayar öğrenmeye bakış açısı çok keyifli. Yani onlar her türlü bilgisayar dersini seviyorlar. Ama bu tabi öğrenmek açısından olmuyor. Daha çok oyun oynamak veya hackerlik yapmak, gizli şeyleri öğrenmek ile ilgileri var. Ama biliyorsunuz ki Kodlama Bilişim Teknolojileri dersine adapte edilecek. Müfredatımız Haziran ayında güncellenecek. O zaman onların bu merakını bu dürtüsünü inşallah daha da ilerletecek bir müfredat gelirse daha da keyifli olacağını düşünüyorum. O yüzden okul yıllarım güzel ve keyifli geçti. Gayet de güzel öğrencilerim vardı. Her branşta her okulda olduğu gibi ilgili olan da, ilgisiz olan da, gereksiz gören de vardı. Ama çok keyifliydi. Her zaman da iyi anlaşmışımdır. Ama bir yerde donanımsal zorluklar seni yoruyor. Yani okul gerçekten yoruyor. Mesela benim çalıştığım okulda bilgisayarlar 2006 yılı kurumu bilgisayarlardı. XP’den başka Windows 7 işletim sistemi kurulamıyordu. RAM’i bir yere kadar yükseltebiliyorsun. Daha başka sorunlar, internet, kablolar derken insan bir yerde artık farklı bir şeyler arıyor. Benimkisi biraz öyleydi. Branşı bırakmak değil de benim artık orada verebileceğim, katabileceğim bir şey yoktu. Okulumda Sınıf Rehber Öğretmeni olarak da görev aldım. Sınıfımı fuarlara, gezilere, etkinliklere götürüyordum. Okul dışında da öğrenmelerini, İstanbul’u keşfetmelerini isterim. Ben bir sınıfa rehberlik etmeyi ve onlarla daha fazla ilgilenmeyi seviyorum. Çok sevdiğim bir okul olsa bile çok fazla aynı yerde kalma taraftarı değilim. Ki en son okulumda güzel bir ortamımız vardı. Beş buçuk yıl kaldım o okulda. Sonrasında artık zevk almadığım dönemde de ilçeler arası yazışma programları vardı. İlçe koordinatörlüğü için görev almak isteyenler form dolduracaktı. Zaten Fatih Eğitmenliği yapıyordum. Yani bir yandan da öğretmen eğitimi de veriyordum. Projeyi hep takip ediyordum. Çünkü sonuçta bilgisayar öğretmeniysen, teknoloji ile ilgili her şeyi takip etmelisin. Bende hep bu durumun farkındaydım ve dışında kalmak istemedim. O yüzden hizmet içi eğitimleri çok önemserim. Bölümümle alakalı eğitimlere başvururum. Fatih Eğitmenliğine başlamamın en büyük nedeni de şu ki; benim biraz mikrofon fobim var. İleride müdür yardımcısı, müdür ya da farklı pozisyonlarda da çalışmak istiyorum. Ya da seminerler vermek istiyorum. Ama hitap konusunda fobim var. Aslında bunu yenmek içindi. Çünkü öğrencilerle bir aile gibi olduğun için onlarla her türlü bütünleşebiliyorsunuz. Ama yetişkin eğitimleri çok farklı. Çünkü eğitime zorla geliyorlar. Bu durum işi bayağı zorlaştırıyor. Böyle bu şekilde adım adım ilk İlçe Milli Eğitimdeydim. Şimdi de İl Milli Eğitimdeyim. Fırsatları değerlendiriyorum diyelim. O dönem yeni fırsatlar çıkıyor. Bunu da yapabilirim diyorum. Biraz o şekilde gidiyor. İş ile alakalı çok hedeflerim yok. Tek hedefim, yapabileceğim her şeyi denemek istiyorum.
Sizce özel sektör mü devlet mi?
Özel de sadece staj yaparken üniversite 1 ve 4. Sınıfta çalıştım. Tabi özelin şartları ve öğrencilere verdiği imkânlar daha çok ve daha elverişli. Öğretmenin özel okulda rehberlik ve gerçekten işini yapabileceği durumlar daha fazla olduğu için öğretebileceğin alanlar ya da projeler daha fazla. Ama devlet okulunda birçok şeyi kendiniz oluşturmak zorunda kalıyorsunuz. Yani fırsatı, olanağı kendin oluşturmak zorunda kaldığın için. O süreçte keyifli aslında. Ama şimdi özelde çalışmadığım için tam bilmiyorum. Ama devlet diyorum. Özel de çalışan diğer branştaki arkadaşlarımdan öğretmene verilen değer ya da öğretmenin baskı, sorumluluğu var. Özel de olanakları sunuyorlar ama sizden çok şey bekliyorlar. Bir akrabam Sosyal Bilgiler öğretmeni ve veliler ona 24 saat ulaşabiliyorlar. Özel hayatınız yok, sürekli o telefon açık olacak. Bunun da öğretmeni çok yıpratan bir durum olduğunu düşünüyorum. Onun dışında kıyaslanabilir, farklı koşullar, öğretmene göre öğrenciye göre değişir. Ama eğer öğretmen isen her ikisi de güzeldir. Sonuçta senin ürünün öğrenci ve sen öğrenciyle uğraşıyorsun. Yani kişiye göre değişir. Öğrenci olduğu zaman sen nerede çalışırsan ya da neye göre çalışıyorsan, yani parayı düşünüyorsan özel de de çalışabilirsin. Ya da ben çalışma saatleri açısından daha rahat olmak istiyorum dersen devleti seçebilirsin. Devlette çalışma saatleri bakımından rahat olabilirsiniz ama kendinizi daha çok geliştirmeniz gerekir. Özel de zaten size o imkânı sunuyorlar. Benim gördüğüm kadarıyla öğretmenler atandıktan sonra hizmet içi eğitimlere çok fazla başvurmuyorlar. Başvursalar da biraz daha gezmek için oluyor.
BÖTE bölümünün geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bilgisayar öğretmenliği ataması olarak geleceğinden bahsedeyim. Şu an da puanlar bayağı yüksek. Bizim zamanımızda böyle değildi. Biraz alım sayısı az olduğu için zorlanabilirsiniz. Ama ders ister seçmeli olsun isterse de zorunlu olsun her zaman bilgisayar öğretmenlerine ihtiyaç olacak. Çünkü Fatih Projesi’nin ikinci fazı şu an ortaokul ve meslek liselerinde tamamlanıyor. Üçüncü faz ise ilkokul ve anaokullarında kurulumlar olacak. İlkokullarda bilgisayar öğretmeni yok ama Fatih Projesi kapsamında oralara da öğretmen görevlendirmek zorunda kalacaklar. Bizim isteğimiz Fatih Projesi adında her okula bir kadro olması. Bizim genel olarak bilgisayar öğretmenlerinin gönlünden geçen bu. Ama bu böyle olmuyor bakanlık kapsamında. O yüzden bakalım bu ihtiyacı nasıl karşılayacaklar. Daha fazla görevlendirme nasıl yapacaklar göreceğiz. Ama her zaman ihtiyaç olacak çünkü bu projenin nereden baksanız bir 10-15 yılı daha var. Zaten donanımın tam olarak kurulması altı yılı alır. Bu donanım tamamlandıktan sonra zaten içerik düzenleme, yazılım bunlarının hepsinin bir on, on beş yılı var. O yüzden bilgisayar öğretmenlerine okulda her zaman ihtiyaç olacaktır. Bu nedenle BÖTE mezunlarına da çok ihtiyaç var. Benim gözlemlediğim kadarıyla BÖTE öğrencileri bizim zamanımızdan daha meraklı, kendini geliştiren, hevesli ve daha aktifler. Umarım iyi yerlere gelirler. Zaten baktığınızda BÖTE mezunlarının yüzde altmışı öğretmen oluyor. Özel sektörde yazılım alanında da ihtiyaç var. Bir tek öğretmenlikle bitmiyor. Ya da donanımsal olarak bitmiyor. Dersi telefonla, tabletle de işleyebilirsiniz. Ama sonuçta onun içerisinde bir yazılım bir içerik yoksa bu donanım hiçbir işe yaramıyor. O yüzden programcılara özel sektörde çalışan arkadaşlara da çok ihtiyaç var. Ki bu sektör bir bütün. Birbirleriyle sürekli bir paydaş olmak zorunda. Açıkçası ben hep öğretmen olacağımı düşündüğüm için özel sektör denemedim. Hatta üniversite zamanlarında biz farklı yerlerde yetişkin eğitimleri veriyorduk ya da verilebilecek eğitimlere katkı sağlıyorduk. O zaman da bile hep benim için öğretmenlik vardı. Tabi şu an özel sektörle, ilçe olsun, il de olsun, ister istemez projeyle ilgili diğer sektörde ki kişilerle haşır neşir oluyorsunuz. O yüzden onlarla da iş yapmak, bir projeyi yönetmek güzel bir şey. Ki bakanlıkta hem öğretmenlik, hem mühendislik, hem de yazılım mezunu olarak çalışan arkadaşlar var. Sektör o kadar fazla ki boşta kalmak imkânsız gibi bir şey. Öğrendiğiniz bilgi başarılı olmanızın yüzde onunda etkili, geri kalan kısmı sizin kişisel çabanızla alakalı. O yüzden bir şeyi bilmek yetmiyor. O bildiğini gösterebilmek ya da uygulayabilmek çok önemli.
BÖTE okuyan öğrencilere önerileriniz nelerdir?
Birinci veya ikinci sınıf fark etmez. Muhakkak sektör ile ilgili bir tek öğretmenlik değil. Bilişim Teknolojileri veya Eğitim Teknolojileri değil, tüm sektör ile ilgili muhakkak tüm gelişmeleri takip etsinler. Katılabildikleri fuarlara, seminerlere öğrenci de olsalar öğretmenler için yapılan seminerler, fuarlar var onları da takip edip, katılsınlar. Her şeyden muhakkak bir şeyler kapacaklardır. İşin içinde olmak önemli değil. Ama en azından takip ederlerse ileride bir yerlerde işlerine yarayacaktır. Bir kelimesini, amacını bile bilse onlar için çok faydalı olacağını düşünüyorum. O yüzden galiba bizim sektörde yapılabilecek en iyi şey kendini sürekli güncel tutmak, takip etmek ve belki de işin içerisine atlamak. Yani bir şeyi yapabiliyor olmak. Yeni bir şey ile ilgili bilgi sahibi olmak insanın kendine güvenmesini sağlıyor. Tek bir şey de uzman olmak güzel bir şey ama uzmanlık için sadece bir programı bilmek yetmiyor. Farklı programları bilip, onlarla etkileşimi sağlayabilmek ve uyarlayabilmekte çok önemli. Umarım çok fazla problemlerle karşılaşırlar. Çünkü bizim sektörde ne kadar sorunla karşılaşırsanız o kadar bir şey katıyorsunuz kendinize. Çünkü o çözüm yolunu bulmak için çabalıyorsunuz, uğraşıyorsunuz ve onu hiç unutmuyorsunuz. O yüzden o öğrendiğiniz şey başka yerde de işinize yarıyor. Tabi bu problemler psikolojik olarak değil, işleri ile ilgili yapacakları problem olmalı. Umarım hepsine çözüm bulurlar, uğraşırlar, emek sarf ederler ve güzel yerlere gelirler. Bir de Fatih Projesi’ni kesinlikle takipte kalsınlar ve yazılım kısmıyla uğraşsınlar. Yani yazılımda yapabilecekleri Bakanlık olsun, YEGİTEK olsun ya da içerik üretme ile ilgili fikir, Z-dökümanlar, Z-kitaplar, videolar ile ilgili dökümanlar hazırlasınlar. Hazırladıklarını paylaşsınlar, bir yerlere göndersinler ve bunlarla ilgili bir şeyler yapmak istesinler. Çünkü o kadar çok açık var ki bununla ilgili. Ve eminim bu sektör de çok paralar var. Çok iş var. Umuyorum ki uğraşırlar. Çünkü donanım ve içerik kısmını zaten bakanlık yapıyor. Ama dışarıdan da destek fena olmaz açıkçası. O yüzden sürekli takipte kalsınlar.