Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Herkese merhabalar, 1989 yılında Elazığ’da dünyaya geldim. Üniversite yıllarıma kadar Elazığ ilinde eğitimimi sürdürdüm. Elazığ Anadolu Lisesi’nden mezun olduktan sonra, Bilkent Üniversitesi BÖTE bölümünde lisansımı ve tezsiz yüksek lisansımı tamamladım. Ardından yüksek lisansıma ODTÜ’ de başladım. Ancak Çukurova Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak başladıktan sonra, yüksek lisansımı Çukurova Üniversitesi BÖTE bölümünde tamamladım. Şu an halen Çukurova Üniversitesi Eğitim Programları ve Öğretim A.B.D.’de doktoramı yapmaya devam etmekteyim.
Üniversitedeki öğrencilik yıllarınızda neler yaptınız?
Üniversiteye İngilizce hazırlık ile başladım. Derslerimiz oldukça yoğun ve eğlenceliydi. Her iki ayda bir değişen kurlar sayesinde okulda farklı bölümlerden birçok arkadaş edinme fırsatım olmuştu. Aynı zamanda speaking hocalarımız ve bazı arkadaşlarımız native oldukları için farklı kültürleri tanıma fırsatım oldu. Aslına bakarsanız sosyal açıdan çok fazla imkanım vardı. Sinema kulubü sayesinde sabaha kadar o günün konseptiyle izlenilen filmler, her yıl düzenlenen mayıs festivalleri, il dışına yapılan geziler gibi. GE250 adı altında içeriği tümüyle ders dışı faaliyetlerden oluşan bir dersimiz vardı. Etkinliklere katıldıkça puan toplayarak iki yarıyıl sonunda harf notu alıyorduk. Bu ders ile öğrenci topluluklarınca sürdürülmekte olan ders dışı etkinliklere katılmaya özendirilip, etkin bir birey olmamız amaçlanıyordu. Okul bünyesinde bulunan öğrenci kulüplerinden biri olan BILWIC ACM yani ACM-W Bilişimde Kadınlar Topluluğu'nda yer aldım. BILWIC, Bilişimde Kadınlar Topluluğu'nun ilk ve Avrupa'daki tek uluslararası öğrenci koludur. BILWIC ile “bilinçli bir gelecek için; bilişimde kadınlar” sloganıyla kadınların bilgisayar bilimleri eğitiminde ve bilişim sektöründe yer almalarının önemi konusunda farkındalık yaratmayı amaçlamıştık. Yine lisans yıllarımda kısa bir süre Erasmus tecrübem oldu. Aynı zamanda öğrencilik yıllarımda, okulumuzun toplumsal duyarlılık projelerinden biri olan gönüllü eğitim projesinde bir süre yer alarak hafta sonları gönüllü öğretmenlik yaptım. Bununla paralel olarak, Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV)’nda Temel Gönüllü Eğitimleri, İletişim Eğitimi'ni ve TEGV'de Öğrenme Yaklaşımları ve Modelleri Eğitimi'ni - TÖYME aldıktan sonra, bir sene boyunca bilişim eğitimi verdim. Okulumun imkanları sayesinde her yıl akademik bilişime katılma şansım oluyordu. Böylece yapılan projeleri yakından takip etme imkanım oluyordu.
Peki akademisyen olmaya o yıllarda mı karar verdiniz?
Üniversite de son yılımda kısa bir süre ODTÜ Teknokent’te bulunan ENOCTA adlı şirkette İçerik tasarım uzmanı olarak freelance çalıştım. Ancak hayallerimde hep akademisyen olmak vardı. İngilizce hazırlık, lisans ve tezsiz yüksek lisans kapsamında olan eğitimim 6 yıllık bir programdı ve akademisyen olmak çocukluk hayalim olduğu için çalışmalara erken başlamıştım. 3., 4. ve 5. Sınıf boyunca bilgilerimin taze kalması ve mümkün olan en yüksek puanı alabilmek adına sürekli ALES ve YDS sınavına girdim. Aldığım eğitim doğrultusunda daha başarılı olacağımı düşündüğümden IELTS sınavına da hazırlandım. Sürecin kolay olmayacağını biliyordum. İyi bir dereceyle mezun oluyorsun, ALES ve yabancı dil puanlarını alıyorsun. Geriye mülakatlar kalıyor. Zahmetsiz rahmet olmaz tabi. Sabrettim ve emeklerimin karşılığını aldım diye düşünüyorum.
Bize mesleği seçme sürecinizden kısaca bahseder misiniz?
Aile faktörü var tabi. Annem ve babam eğitim konusunda hep bilinçli oldular. Babam da akademisyen ve çocukluğum hep onun odasında onun laboratuvarında geçiyordu. Bende idolü babası olan kız çocuklarındanım ve çok şanslıyım ki beni her daim yönlendiren ve akıl veren bir babaya sahibim. Olayın bir de şu boyutu var. Çalışmayı gerçekten seviyorum. Sürekli üretebilen bir meslek seçtiğimi düşünüyorum. Belki de en önemlisi kendimi bu meslekte mutlu hissediyorum.
Bölümdeyken mezuniyetten sonrasına yönelik çalışmalarınız var mıydı? Mezun olma sürecinde neler yaşadınız?
Okulumuzun kariyer merkezi vardı. Siz CV bırakıyorsunuz ve onlar sürekli ilanlarla sizi yönlendiriyorlar. Yaptığım şirket stajından sonra şirketlerde çalışmak istemediğime bir kez daha emin olmuştum. Dolayısıyla, sadece tecrübe edinmek adına kısa bir süre freelance olarak çalıştım. Bu sebeple de mezun olmadan akademisyen olabilmek için gereken puanları almıştım.
Akademisyen olmak için BÖTE bölümünde verilen eğitim yeterli mi? Şunlar da olsa daha iyi olurdu dediğiniz şeyler var mı?
Eğer Türkiye genelinde bir değerlendirme yapacak olursam, ben kendi adıma aldığım eğitimin yeterli olduğunu söyleyebilirim. Birçok üniversitenin veremediği İngilizce eğitimini, sosyal imkanları, akademik eğitimi çok daha iyi aldığımı söyleyebilirim. Bir BÖTE’ci olarak altı adet programlama dili bilerek mezun olabiliyorsam, birçok dersten yayın çıkarabilecek kadar iyi projeler yapabiliyorsam, akademik personelin altyapısı beni tatmin ediyorsa ve birçok ortamda bulunarak yeni şeyler öğrenme fırsatı sunuluyorsa yeterli olduğunu söyleyebilirim. Ancak, şöyle bir gerçek var ki hiçbir şey hiçbir zaman yeterli değildir. Öğretim tercihe bağlı olarak kısıtlanabilir ancak eğitim ömür boyu devam eder. Planlı programlı ve faydalı olabilecek her fikir olsa daha iyi olurdu diyebilirim.
Mesleğinizi yapmak isteyen öğrencilere önerileriniz nelerdir?
Öncelikle kararlı olup olmadıklarını görmek isterim. Çünkü zorlu ve sabır gerektiren bir süreç. Eğer gerçekten bunu istiyorlarsa mezun olmadan çok daha önce ALES ve yabancı dil için çalışmalarını öneririm. Şunu bilmeleri lazım sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
Mezun olduktan sonra iş hayatına nasıl başladınız?
Daha öncede belirttiğim gibi ben 3. Sınıftan itibaren gerekli olan çalışmalarıma başlamıştım. Mezun olduktan sonra ise sürekli kadroları takip ettim. Şubat ayında mezun olduğum için pek kadro açılmıyordu. Sabretmem gerektiğini biliyordum. Çünkü başka bir yola girersem akademisyen olma hayalimden uzaklaşacağıma emindim. Yaklaşık 8 ay bekledikten sonra kadrolar yayınlanmaya başladı ve başvurdum. Ardından mülakatlara girdim.
Sonuç: Çukurova Üniversitesi
İş hayatınızda neler yapıyorsunuz?
Şuan doktora sürecindeyim ve almam gereken dersleri alıyorum. Vaktimin çoğunu derslerim alıyor. Yapmakta olduğumuz Bilimsel araştırma projelerimiz var. Bu projeler sayesinde yeni insanlar tanıyıp, projemizle ilgili yayınları kongrelerde sunabiliyorum. Bir şeyler öğrenebilmek ve üretilmek adına makaleler üzerinde çalışıyorum. BÖTE ve eğitim ile ilgili yenilikleri takip etmek amacıyla kongrelere katılıyorum. Bölümün kendi işlerini de söylersem genel anlamda böyle geçiyor.
Özel sektörde BÖTE bölümlerinin yeri nedir? Özel sektörde yer edinmekte bize engel olabilecek durumlar nelerdir?
Aslında özel sektörde oldukça kapsamlı bir alana sahip olduğumuzu düşünüyorum. Öğretmen olan, akademisyen olan, içerik tasarımcı olan, eğitim teknoloğu olan, yazılım geliştirici olan, test uzmanı olan ve henüz aklıma gelmeyen bir çok alanda çalışan arkadaşlarım var. Bazen siz bilgisayar mühendisi değilsiniz, yazılım bilmezsiniz şeklinde ön yargılar duyuyorum. Ülke genelinde çok başarı olan mobil yazılımcısı bir arkadaşım çeşitli ödüller almaya devam ediyor ve kendisi BÖTE mezunu.
BÖTE mezunu olmanın avantajları veya dezavantajları nelerdir?
Öncelikle teknoloji çağında olduğumuz ve her geçen gün teknolojiye olan bağlılığımızın artacağı inkar edilemez bir gerçek. Dolayısıyla, teknolojiyi takip eden ve hakim olan birilerine ihtiyaç gün geçtikçe artacaktır. BÖTE mezunları bu durumda devreye girmektedir. Teknoloji ile birlikte öğretmenlerin yaratıcılığının da artacağını düşünmekteyim. Diğer taraftan, maalesef birçok okulda BÖTE mezunları bilgisayar teknisyeniymiş gibi muamele görmektedir. Dolayısıyla, işe başlamadan önce, iş tanımının en başından konuşulması gerektiğini düşünüyorum.
BÖTE mezunlarının atamalarında sorunlar yaşanıyor. Bu durumdan hareketle BÖTElerin geleceği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ülkemizde maalesef eğitim sistemi sürekli değişmekte. Bilgisayar veya yeni adıyla bilişim dersinin kaldırılacağı konuşulurken, bir anda seçmeli veya zorunlu bir ders olabiliyor. BÖTE bölümünün kapatılacağı konuşulurken, bir anda kodlama dersi gündeme gelebiliyor. BÖTE’nin geleceği ve BÖTE’nin olması gereken geleceği arasındaki erişiye bakarsak arasında uçurum olacağı görüşündeyim. Sadece BÖTE mezunları için değil, birçok bölüm için atanmanın zorlaşacağı görüşündeyim. Gerek öğrenci sayısındaki artış, gerek üniversitelere gelen öğrenci profilindeki akademik düşüş bunu göstermekte.
Üniversite okuduğunuz şehrin avantajları ve dezavantajları nelerdir? Zorluk çektiniz mi?
Üniversiteyi Ankara’da okudum. Bana göre Ankara memur şehrinin yanı sıra öğrenci şehridir de. Üniversite sayısı ve öğrenci nüfusu oldukça fazladır. Çok karışık bir şehir değildir. Ankara’yı sevmemde ki en önemli faktör belki de okul ortamını ve arkadaşlarımı seviyor olmam olabilir. Özellikle kampüs hayatı tam bana göre sanırım. Ankara bana daha çok profesyoneller şehri gibi geliyor. En iyi doktorların, en iyi tiyatrocuların, en iyi akademisyenlerin bulunduğu bir şehir. Ayrıca dört mevsimi de yaşatan bir şehir. Mevsimler gibi şehir de düzenlidir. Ankara’da ne yok derseniz, gözlemlerime dayanarak deniz kültürüyle büyümüş biri için Ankara’ya alışmak oldukça zor olabiliyor.
Okuduğunuz üniversitenin size ne gibi avantajları oldu?
Bir üniversitede olmasını istediğim her şeyin mevcut olduğunu bildiğim için Bilkent Üniversitesi. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın sayılı iyi üniversitelerinden de biri olduğu için. Akademik kadrolara bakıldığında, en az bir derecesini yurt dışından almış olmaları oldukça cezbedici. Ülkemizde İngilizce eğitiminin geri kaldığı bir gerçek. Bilkent’in eğitim dilinin İngilizce olması benim için oldukça önemli. Sadece İngilizce değil, birçok yabancı dili de seçmeli olraak sunmakta. Alan dersleri dışında oryantasyonlar, aktivite dersleri gibi öğrencilerin ufkunu genişletecek sosyal seçmeli dersler sunulması da okulumu ayrıcalıklı kılıyor. Kütüphanesi Türkiye’nin en iyi beş kütüphanesinden birisi, aradığım her kitabı bulabilmem benim için bir artı. 100 ün üzerinde öğrenci kulubü var ve hepsi aktif bir şekilde çalışmakta. En büyük probleminiz kulüp seçimi yapabilmek sanırım. Bilkent size yandal fırsatı da sunuyor. Bende psikoloji bölümünde yandala başlamıştım ancak derslerim çakıştığı için tamamlayabilme fırsatım olmadı maalesef. Bilkent insanın vizyonunu değiştiren ve geliştiren bir okul ve sanırım hayatımda eğitim anlamında verdiğim en güzel karar.
Sizin mesleğinizi yapmak isteyen arkadaşlar öğrencilik hayatlarında neler yapabilirler?
Şunu rahatlıkları söyleyebilirim ki akademisyen olmak isteyen biri sosyal hayattan vazgeçmeli görüşü bir kenara atılmalıdır. Bu mesleği yapmak isteyenler kendisine olan saygısını sağlamak için planlı olmalı ve zamanı nasıl kullanacağını bilmelidir. Günde 15 saat çalışıyor olmak başarılı olduğunuz anlamına gelmez. Konsantre olarak çalışanlar başarıyı yakalayabiliyor diyebilirim. Yoğun çalışmak tabi ki şart ancak çok uzun saatlerinizi verip çalışınca başka bir şey yapmaya zaman kalmaz. Makale yazabilmek için, başarılı olmak için odaklanabileceğiniz bir zamana ihtiyaç vardır. Yani zamanlarını verimli değerlendirebilmeyi öğrenmeliler. Demem o ki en güzel yıllarını asosyalleşerek tamamiyle derse odaklanarak geçirmemeleri. Planladıkları takdire hem akademik açıdan başarılı olabilirler hem de sosyalleşerek hepsine vakit ayırabilirler.
Bir BÖTE mezunu olarak şuan BÖTE okuyan arkadaşlarımıza önerileriniz nelerdir?
BÖTE çalışma alanı çok geniş çaplı bir bölüm. Ne olmak istediklerine ne kadar erken karar verirlerse o kadar çabuk hedeflerine ulaşacaklarına inanıyorum.