Biraz kendinizden bahseder misiniz?
30 yaşındayım. 2008 Marmara BÖTE mezunuyum. Yüksek lisansımı 2010’da Marmara BÖTE‘de tamamladım. BÖTE alanında ODTÜ’de devam ettim. 2015 Ocağında da doktoramı tamamladım. Üç yıl öğretmenlik yaptım. Mezun olur olmaz, KPSS'ye girdim. Mezuniyetten sonra atandım. Sonra Yıldız Teknik BÖTE’de araştırma görevlisi kadrosu açılmıştı. Başvurdum ve 2011’den beri çalışıyorum. Beş yıldır burada çalışıyorum. Evliyim bir tane kızım var.
Üniversitedeki öğrencilik yıllarınızda neler yaptınız?
Marmara’yı çok güzel hatırlıyorum. Öğrencilik hayatımın tamamına baktığımda, üniversitede bulunduğum dönem öğrenciliğimin en güzel olduğu dönemdi. Çünkü dönem olarak hem arkadaşlarımızla sosyal aktivitelerde sınıf içerisinde aktiftik. Birinci sınıfın ikinci döneminde öğrenci asistanlığına başlamıştım. Aktif olarak bölüm işlerinde de görev alıyordum. Onun dışında zaten İstanbul, BÖTE alanı içinde çok uygun bir alan yani iş olanakları çok fazla bilgisayar kursları; bilge adam, smartpro gibi kurslar bizim zamanımızda çok aktifti. Kurslarına gitme imkânınız oluyordu.
Keşke yapsaydım dedikleriniz var mı?
Üniversite zamanlarında gerçekten öğrenci asistanlığı için ciddi zaman ayırıyordum. Şimdi birazcık daha keşke sosyal aktivitelere zaman ayırsaydım diyorum. Çalışma hayatına başlayınca, öğrencilik hayatında aslında ne kadar rahat olduğunu görüyorsunuz. Çünkü çalışmaya başladığında zaten tempo seni bir şekilde buna itiyor. Çalışman gerekiyor, çok fazla zaman ayırman gerekiyor. Geçmişe dönüp baktığımda öğrencilik birazcık daha sosyalleşme ortamı olarak geçebilirmiş diye düşünüyorum.
Akademik çalışmalara yönelmeyi o yıllarda mı karar verdiniz? Bize akademisyen olma sürecinizden kısaca bahseder misiniz? Neden akademisyen olmayı tercih ettiniz?
Lisansımı not ortalamam iyi olarak tamamladım. Bölüm birincisi olarak mezun oldum, sonrasında yüksek lisansa başvurayım dedim. Üçüncü sınıfın yazından itibaren KPSS için çalışmaya başladım. Dördüncü sınıfta da dil skoru için kursa gitmeye başladım. ALES için de deneme filan çözüyordum. Zaten biliyorsunuz matematik, türkçe pek çalışılacak bir şey yok. Onun için deneme çözmeye başlamıştım. YÖK’ün sitesinden kadrolar açıldıkça takip ediyordum. Öğretmenlik de aklımın bir kenarındaydı. KPSS olmazsa, akademisyenlik olabilir diye düşünüyordum. Yüksek lisansa başlamadan önce öğretmenliğe atandım. Kadro öyle hemen açılan bir şey değil. Akademik kadroların açılması zor oluyor, açılınca başvuruyorsun. İlk zamanlarda aklımda yoktu ama daha sonradan biraz biraz oluşmaya başladı. Sonra ALES puanım çok iyi geldi. ALES puanım iyi olunca ve yüksek lisansımıda tamamladığım için o yöne gittim. İlla olsun dememiştim. Denilecek bir şey olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü olabilmesi zor bir şey. Çok fazla şart var, mülakatlar var, sınavlardan yeterli puanı almak var. Kafanıza koysanız da olmayabilir. Ben hayal kırıklığına uğramak istemediğim için kendimi şartlandırmadım. Öğretmenlikte de çok mutluydum. Üç yıl benim için çok güzeldi. Hatta öğretmenlik benim için dönmek isteyebileceğim bir meslek. O yüzden akademisyenlik için illa ki olsun diye bir şey dememiştim. Ama oldu. Olduğu için mutsuz muyum? Değilim. mutluyum ve işimi severek yapıyorum.
Sizin için akademisyen olmanın zorlukları ve avantajları nelerdir?
Öncelikle bizim alanımızda yapılabilecek meslekleri düşündüğümde seçenekleriniz oldukça fazla. Yazılımcı olabilirsiniz, mühendislerin yaptıkları işleri yapabilirsiniz, özel okullarda öğretim teknoloğu olarak çalışabilirsiniz, bankalarda da öğretim teknoloğu olarak çalışabilirsiniz, devlet okullarında öğretmenlik yapabilirsiniz, işte bir alternatif de akademisyenlik. Bunlardan size hangisi daha iyi geliyor buna karar vermeniz lazım. Benim akademisyenlik tercih etmemdeki sebeplerden biri skorlarım iyi geldi. Bizim işin keyifli kısımları araştırma yapıyorsunuz, konferanslara katılıyorsunuz, projeleriniz oluyor, yeni şeyler üretebiliyorsunuz, yeni ürünler ortaya koyabiliyorsunuz ya da sizin şu an yaptığınız gibi araştırmalar yapabiliyorsunuz. Denek gruplarınız oluyor, yeni bir yöntem deniyorsunuz, onların üzerinde işe yaradığını görebilirseniz, onu derslerinize entegre edebiliyorsunuz. Avantaj olarak bunları sayabilirim. Dezavantaj olarak, bir bayan olarak bunu söylemeden geçemeyeceğim. Öğretmenliğe kıyasla çalışma saatlerinin fazla olması benim için dezavantaj. Öğretmenlik, belirli saat aralıklarında çalışıp 2,5 ay tatil yapılabilen güzel bir meslek alanı. Ama bizim işimizde öyle bir şey yok. Dokuz saat çalışmak zorundayız. Ama izin konusunda çok fazla problem yaşamıyoruz. Bu da yönetim anlayışıyla alakalı. Çalışma saatleri açısından daha esnek olması iyi bir yön ama normalde olması gereken çalışma saatlerinde bizim burada bulunuyor olmamız. Yirmi gün tatilimiz var. Akademisyenlikte araştırma görevlisi olarak başladığınız için o süreçte amiriniz olabilecek çok fazla insan olabiliyor. Biraz askeri sisteme benzetiyorum. Aslında bunu üniversiteye benzetmek çok kötü bir durum. Ama maalesef burada biraz usta-çırak ilişkisi var. Mesela burada Doçentler, profesörler var. Onlarla birlikte biraz mesleği öğrenmeye çalışıyorsunuz. 30 yaşınıza geldiniz fakat hala öğrenci pozisyonundasınız. Ben bunu çok yaşıyorum. Mesleki saygınlık açısından öğretmenlik, bence daha kendinize saygı duyabileceğiniz bir alan. Benim olduğum pozisyonda da bunu oluşturabilirsiniz. Ama biraz daha yıllar geçmesi gerekiyor. Unvanınız arttıkça saygınlıkta onunla doğru orantılı artıyor.
Akademik kariyer yapmak için şartlar var mıdır? Nelerdir? Öğrencilerinize okulda kalıp akademik kariyerlerinin devam etmelerini ve akademisyen olarak mesleklerini yapmalarını önerir misiniz? Akademisyen olmak isteyenler öğrencilik döneminde ne gibi hazırlıklar yapabilir?
Ben öneriyorum ama seçimi kendinize bırakıyorum. Çünkü akademisyenlik, herkese göre olabilecek bir şey değil. İlla herkes akademisyen olsun diye bir şey yok. Mesela bizim zamanımızda doktorluk öyleydi. Herkes doktor olmak istiyor ama herkes doktor olamaz. Neden olamaz, kişi o işe ilgi duymuyor, sürekli masa başında oturmak onu rahatsız ediyor olabilir. Bizim işimize baktığımızda derslere giriyorum ama öğretmen iken daha çok derse giriyordum. Öğrenciler ve velilerle iletişimim daha fazlaydı. Daha sosyal bir meslek öğretmenlik. Akademisyenlik de öyle değil mesela. Proje okumam gerekiyor, makale yazmam gerekiyor. Akademisyenlik de masa başı işi daha fazla. Onun için kişi kendisini tanıyıp ona göre karar vermeli. Mesela yazılım yönü kuvvetliyse, özel sektörde yazılımla ilgili bir şeyler yapabilir. Tamamen kişinin ilgisine göre karar vermesi gereken bir şey olduğunu düşünüyorum. Size tavsiye edebilirim araştırmayı, okumayı seviyorsanız; bir yandan da öğretmenlik deneyimini de yaşamak istiyorsanız sizin için doğru meslek olur.
Bölümdeyken mezuniyetten sonrasına yönelik kaygılarınız ve çalışmalarınız var mıydı?
Bizim dönemimizde o kadar da kaygı yoktu. Öğretmen fazla atanabiliyordu. Bizim zamanımızda da diğer dönemlere oranla azalmıştı. Ama yine de alınıyordu. Akademisyenliği öncelik tercihim olarak tutuyordum. Olmazsa, KPSS ile atanabileceğimi düşünüyordum. O yüzden karamsar bakmıyordum. Ama özel sektör hiç düşünmedim. Bilmiyorum belki hataydı. Yanında asistanlık yaptığım hocam, özel sektöre çok yönlendirmek istemişti. Özel okullardaki öğretmenlik deneyimi de çok farklı oluyor. Devlet okullarına göre teknolojik açıdan çok fazla imkanları bulunuyor. Bence öğretmenler özel okullarda birazcık daha hırpalanıyor. Benim annemde öğretmen. Annemin devlette daha rahat olduğunu görüyordum. O yüzden devlet işi olsun diye bir isteğim oldu. Herkesin kendi tercihi tabi. Kendini geliştirmek isteyen kişiler, özel okulu tercih edebilir.
Bir BÖTE mezunu olarak şuan BÖTE okuyan arkadaşlarımıza bir öneriniz var mı?
Bizim öğrencilerimiz ister öğretmen olsun, ister akademisyen olsun, ne olursa olsun, yapabileceği tek şey kendi alanında yetkin hissediyor olabilmeli. Bilgisayar öğretmeni olarak sizi nereye koysalar yapabilecek durumda olmanız gerekiyor. Yazılımla ilgili bir şey sorulduğunda, bilgisayarın bir yerinde arıza olduğunda bunu yapabiliyor olmanız gerekiyor. Biliyorum bizim işimiz değil diyeceksiniz. Gerçekten değil. Ama mezun olup öğretmenlik yaptığınız okulda onlarda size sorulacak. Yapacağınız iş ne olursa olsun buradan mezun olduğunuzda alana yetkin yani hâkim olabilmeniz gerekiyor. Bu yüzden kişisel gelişimlerinizi sadece okul ile sınırlı tutmamanız gerekiyor. Okul içinde öğrenci asistanlık yapabilirsiniz. Marmara’da birinci sınıfta başlandığında mezun olana kadar asistanlığa devam edersiniz. Hala öyledir. Marmara’nın bu yapısını çok beğeniyorum. Usta-çırak ilişkisine benzetiyorum. Orada da vardı bu ilişki. Üst döneminden bilgisayarlarla ilgili şeyleri öğrenirsin, yanında asistanlık yaptığın hocadan da çok şey öğrenirsin. Ben çok şey öğrenmiştim. Dersin yapısını, işleyiş biçimini, gözlemleme fırsatım olmuştu. Daha sonra derslere de girerdim. Benim için bulunmaz bir deneyimdi. Öğrenci asistanı olmak zorunda değilsiniz. Özel sektör de çalışabilirsiniz. Bir sürü eğitim yazılımı ve oyunlar tasarlayan yazılım firmaları var. Mutlaka bir yerde çalışarak kendinizi geliştirmenizi tavsiye ederim. Çünkü iş mutfağında öğreniliyor. Ne kadar kitaplardan okuyor olsak da ne kadar çok iyi kod yazıyorum desek de iş asıl yapılırken öğreniliyor. Ben onu anladım. Hiç kimsenin derse girmeden öğretmenliğin hakkını verebileceği sanmıyorum. Çünkü derse girip, öğrencilerle baş başa kalıp sınıfın hakimiyetini kaybettiğiniz noktada insan anlıyor. Ben ne yapacağım? Diyor. İster özel okul olsun ister staj olsun. Stajı öylesine yapmış olmak için yapmayın, stajlarınıza önem verin. Bunun dışında yapabildiğiniz şeyi kısmen de olsa belirleyin zaten iyi olduğunuz konuları biliyorsunuzdur. Benim öncelikli hedefim akademisyenlikti. Ama kadro açılmadı. Diğer hedefim ise KPSS’ydi. Yani ilk hedeflerinizi sonra alt hedeflerinizi belirleyin. A ve b planınız olsun. Onun dışında diliniz dil skorlarınız çok önemli. Ne yaparsanız yapın mutlaka bir dil kursuna gidin. Yurt dışı deneyimine önem verin mesela Erasmus ,work&travel olabilir. Yurtdışı görmenizde fayda olduğunu düşünüyorum. Hem İngilizcenize katkı sağlayabilir, hem bakış açınızı değiştirebilir, hem de başka yerlerde neler oluyor onu görmüş olursunuz. Eğer imkanınız varsa yüksek lisansınızı yurt dışında yapabilirsiniz. Yüksek lisansta gidememiştim ama doktora tez aşamasında gittim.
“Yaşasın Marmara BÖTE!”
Marmara Böteli olmanın size ne gibi avantajları oldu?
Yaşasın Marmara BÖTE! Marmara BÖTE kadrosunda çok değerli hocalar var arkadaşlar. Sizler çok değerli hocalarla çalışıyorsunuz. Oradaki hocalarımdan çok şey öğrendim. Hem alanla ilgili hem öğretmenlik mesleğiyle ilgili olması gereken ne varsa öğrendim. Ben Anadolu Lisesi çıkışlıydım. Bilgisayardan hiç anlamazdım. Bilgisayarın fişini takmayı bilmezdim. Çok samimi söylüyorum ben üniversiteye girdiğimde bölümle tamamen alakasızdım. Şimdi programlama Java, bilgisayar ağları derslerini veriyorum. Hepsini o dönem ki temelime borçluyum. Gerçekten hepsini çok seviyorum. Ayrı ayrı o kadar çok seviyorum ki çok kıymetliler, hepsinin yeri bende çok ayrı. Zaten Marmara BÖTE‘yi Marmara BÖTE yapan benim için onlardır. Siz çok iyi bir dönemde Marmara BÖTE’desiniz. Kıymetini bilin, değerlendirin, çalışın. Sadece çalışmayın sosyal acıdan da tadını çıkartın. Bu dönemlerinizi çok özleyeceksiniz. Ben çok özlüyorum.
2013 yılında Texas Üniversitesinde görev almışsınız. Burada neler yaptınız? Texas Üniversitesinde görev almanız nasıl gerçekleşti?
Ben doktora yeterliliğimi verdikten sonra tez çalışması için oraya gittim. Aslında altı aylık bir süreç için gitmiştim. Hamileydim oraya gittiğim de o yüzden çok uzun süre kalamadım. 4 ay kadar kalabildim. İnanılmazdı, yani oranın üniversitelerini, okullarını görmek çok müthiş bir deneyim. Mesela biz kütüphaneye girdiğimizi zannediyoruz ya, kütüphane değil onlar ya da bizimki kütüphaneyse onlarınki başka bir şey. Bir kütüphaneleri var, bizim bu eğitim fakültesinin tamamından daha büyüktür. İçerisinde o kadar rahat çalışma ortamları var ki… Koltuklar her yerde, insanlar huzurlu, mutlu çalışıyor. Öğrenci-öğretmen profili çok farklı. İnsanlar rahatlar. Yaz döneminde oradaydım. Profesörlerimizden biri, köpeği kucağında, ayağında parmak arası terliği okula geliyor. Bizde olduğunu düşünüyorum da deli misin diye bakarlar. Bizde özellikle bayan öğrenciler bir ton makyaj, topuklularla filan geliyorlar. Orada gayet rahatlar. Dış şeyler ile alakalı çalışma prensipleri disiplinleri farklı. Kafaları çok farklı çalışıyor onların. Görmekte fayda var. Yüksek lisansınızı eğer imkânınız varsa, mesela MEB bursuyla Amerika’ya giden bir kaç kişi tanıdım. Verilen miktar ile çok da iyi geçiniyorlar. Oranın imkânları çok rahat, hiç burası gibi düşünmeyin orayı. Eğer yüksek lisans, akademisyenlik düşünüyorsanız kesinlikle yurt dışında yapmalısınız. Ailenizi ikna edin. Ben o konuda çok zorlanmıştım. Benim ailem sorun etmişti. Evin tek kızı olduğum için göndermek istememişlerdi. Ama şu an dönüp bakıyorum da eğer ben çok istekli olsam bir şekilde ikna ederdim. Bende çok uğraşmamıştım. Şu anda onun pişmanlığını yaşıyorum. Misafir öğretim görevlisi olarak gittim. Bizim buraya gelen, orada çalışan bir hoca gelmişti. Konferansı vardı. Orada tanışmış, konuşmuş ve oraya gelmek istiyoruz demiştik. Yüz yüze görüştük, bizle konuşarak mülakat gibi bir şey yapmıştı. Sonra bize davetiye göndereceğini söyledi. Onun davetiyle gitmiştik. Davetle gidiliyor. Ama illa yüz yüze görüşmek zorunda değilsiniz mail de atabilirsiniz. Ben şu alanlarda çalışıyorum sizin de böyle çalışmalarınız varmış, beni davet edebilir misiniz? Diye. Onların genelde şöyle çekinceleri oluyor, burslu olarak almakta zorlanıyorlar. Ama siz herhangi bir burs istemiyorum derseniz, kabul mektubu almanız çok kolay oluyor. O şekilde de çalışabilirsiniz.