Tufan ADIGÜZEL


tufan_adiguzel1

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Bahçeşehir Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim teknolojileri Öğretmenliği bölümünde doçent olarak görev yapmaktayım. Profesörlüğe 15-16 ay kaldı. Üç çocuk sahibi bir akademisyenim. Liseyi meslek lisesi bilgisayar bölümünde tamamladım. Ardından lisans matematik öğretmenliği (ingilizce), yüksek lisansı ortaöğretim matematik öğretmenliği eğitimini tamamladım. Tezim bilgisayar destekli matematik eğitimi üzerineydi. Doktorayı da Texas A&M University eğitim teknolojisi alanında bitirdim. Altı senelik doktora sürecinde, yaklaşık beş sene üç buçuk milyon dolarlık projenin teknoloji liderliğini yaptım. Bir yıl da araştırmacı olarak çalıştım. Amerika’ya gitmeden üç sene öğretim ve araştırma görevlisi olarak Yeditepe Üniversitesi’ndeydim. Döndüğümde de Bahçeşehir Üniversitesi’nde başladım. Yedi senedir buradayım.

 

İş hayatınıza ve akademik hayatınıza nasıl atıldınız?

Başlangıçta verilen bir karar değildi. Üniversitede o kültürün içinde yaşadığımda bunu saptadım.

Üniversitede bir şekilde dersleriniz iyi gittiğinde hocalar sizi yönlendiriyor. Onların yanında asistan olarak yer alıyorsunuz. Üniversitede benim notlarım çok popülerdi. Kırtasiyeler benim defterimi tanırdı. Yüksek lisans yapınca alışıyorsunuz ve devamı da geliyor. Meslek liselerini bir ara ziyaret etmek istiyorum. Meslek lisesinden mezun olup alanda sayılı doçent olmuş olmak onlar için bir örnek.

Kariyerinize baktığınızda hangi adımları atmış olmanın kendi adınıza önemli olduğunu düşünüyorsunuz?

90’lı yılların başında lise ile bir bilgisayar maceram başlamıştı. Ama burada BÖTE tarafı değil de, yazılım tarafı vardı. Lise de yazılım üzerine  örnekler yapıyorduk. Yılan oyunu dediğimiz oyunların kodlamalarını yapıyorduk. Mikro işlemci tarafında da uğraşıyorduk. Marmara Üniversitesindeyken birinci sınıfta yarı zamanlı bir pozisyon geldi. O pozisyonun çok etkili olduğuna inanıyorum. O yıllarda BÖTE bölümü İstanbul da yeni yeni açılıyordu. Pozisyonda bildiğiniz “eğitim yazılımı geliştirme”. Alanda matematik okuyan birisiyim. Arka tarafında kodlaması var. Bir tarafta işin eğitim, grafik tasarım, animasyon kısımları var. Bir anda kendimi aslında şimdiki tanımladığımız disiplinler arası bir eğitim teknoloji takımının içinde buldum. Üç yıl boyunca okula 2,5 gün, şirkete de 3,5 gün gidiyordum. O zamanlarda hem kodlamasını, hem içeriğini, hem tasarımını, hem animasyonunu yapan bir takımın ikinci lideriydim. Bu da eğitim teknolojileri, digital uygulamalar üzerine bir merak uyandırdı. Lisans da her ne kadar ortaöğretim matematik eğitimi olsa da, yüksek lisans tezim de bilgisayar destekli eğitimdi. Orada da benzer bir uygulama geliştirmiştim. Daha derinini öğrenmek ve bu alanda çalışmak istedim. Yani BÖTE kariyerimde çıkış noktam burasıydı. Diğer türlü tek bir tarafa gidebilirdim. Yüksek lisans da sistem analistliği, matematik mühendisliği tarafından da kabul almıştım. Ya da tamamen eğitim konusunda devam edebilirdim.

Ücretli ya da ücretsiz staj, gönüllü takım çalışmalarına katılmak bunlar çok önemli. Ama bunun dışında gençler sosyal medya üzerinden informal olarak öğreniyor. Kendi alanlarıyla ilgili süreli yayınları, dergileri ve sosyal medyayı takip etmeliler. Daha çok yaparak öğrenmek için bir takıma dahil olmalılar. Çünkü kötü tecrübe de tecrübedir. Hocaların var olan projelerine gönüllü olarak dahil olmalı. Doktorada yurt dışında hocamın tezine gönüllü olarak dahil olmuştum ki bu size başka kapılar açıyor. Bunu çoğu vakıf üniversitesi istihdam edilebilirlik kavramı içerisinde yapmaya çalışıyorlar. Devlet üniversitelerinde ise hocaların vizyonu ile bu biraz harekete geçiyor. Devlet üniversitelerinde hocaların vizyonu önemli. Vizyonu içerisinde hocanın akademik gelişimine yönelik yaptığı hareketler öğrenciye de yansıdığını bilmesi lazım. Kendinin oluşturacağı ufak bir proje takımına öğrenciyi dahil etmesi bunu çok iyi yerlere götürebilir. Şu an eniyiogrenme.com ile yaptığımız bir proje ile İstanbul Üniversitesi’ nin birçok öğrencisi bizim projede gönüllü çalışıyor. Daha çok öğrenme güçlüğü çeken öğrenciler için teknoloji geliştiriyoruz. Bir sürü öğrenci katılıyor ve çok büyük tecrübeler kazanıyorlar. Bir takım üyesi olma, görev tanımlarını bilme, alanla ilgili terminolojiye hakim olma bir şekilde bunlar sizi alıp götürüyor.

Çalıştığınız bölüm olan BÖTE hakkında bilgi verebilir misiniz?

Karamsar da iyimser de olmayacağım. Tam objektif olarak cevaplayacağım. BÖTE bölümüm kuruluş kısmına hiç karışmıyorum çünkü bunlar farklı tartışmalara götürür. Vakıf üniversiteleri olarak tercih dönemlerimizde bölümlerimizi tanıtmak zorundayız. Hatta liselere de gideriz. Disiplinlinler arası bir bölümdür. Amerika’nın yeni üniversite modeline uygun bir bölümdür. Arizona State, belki 10 sene kadar olmadı, disiplinler arası paradigması modeli ile ortaya çıkmıştır. Hatta son senelerde rektörü yok satıyor. Bill Clinton gibi konuşmalara çağırılıyor. Sebebi de üniversitedeki bu öğrenci sayısının yükselmesidir. Bu da disiplinler arası paradigma doğrultusunda çıkıyor. Zaten bu paradigmadan dolayı da bir sürü yeni bölümler de ortaya çıktı. Örneğin; mekatronik, biyomedikal, biyoenformatik vs. Aslında  çap, yandal da bununla ilişkili şeyler diyebiliriz. BÖTE bölümü de disiplinler arası bir bölüm. Grafik tasarımcısı, programcı, öğretim tasarımcısı, öğretmen, uzaktan eğitim bölümlerinde olabilirsin. Yeri geldiğinde endüstri mühendisliğinin yaptığı iş analistliğinde görev alabilirsin. Performans üzerine çalışan bir takımın elemanı olabilirsin. Gördüğünüz gibi birden fazla meslek dalına ithaf eden bir durum söz konusu ama diğer yandan BÖTE bölümünün içindeki çeşitlilik öğrenciyi kısıtlıyor. Çünkü üniversitenin de vizyonu disiplinler arası olmak zorunda. Aslında aldığınız dersler sizi sadece okur-yazar yapar. Alacağınız birkaç kodlama dersi sizi sadece okur-yazar yapar. Ya da eğitim ile ilgili aldığınız ders sizi okur-yazar yapar.

Bir tarafta işsizlik problemi var, bir tarafta işçisizlik problemi var. İşçisizlik problemi olan firmalar, gelen kişinin çok çeşitlilik ile gelmesini istiyor. Yani sadece alanında kuyu kazmış hala o kuyunun dibine inmeye çalışan bir tip değil, farklı kuyular ile etkileşim halinde olan bir profile sahip olmasını istiyor. Diğer alanlardaki kişiler bilgisayar okur-yazarlığı, dil becerisi, iletişim becerisi veya sosyal medya okur yazarlığı gibi özelliklerin olmasını istiyor. BÖTE bölümü özünde güzel bir alan. Ama üniversitenin vizyonu ile de uyuşması gerekiyor. Üniversite BÖTE bölümünde belki kendisinde belli bir derinlik seçen bir öğrenci profilini alıp diğer tarafta onu dağıtıp derinleştirecek bir yapıya gitmesi gerekiyor. BÖTE bölümü hep okur-yazar olarak kalıyor. Belki öğrenci üçüncü sınıfa geldiğinde ne yapacağını bilmiyor. Bu da belki üniversitedeki hocaların vizyonu ile alakalı. Diğer yandan baktığınızda kötü tarafı da alanı yok derler. Matematik öğretmeni matematikçi, fen öğretmeni fenci denir. Yani bir alan tutuyor. Entegrasyon çalışması yapmayı düşününce, “Ben bunu tek başıma yapabilir miyim? Çünkü bir konu alanı uzmanı değilim” diyebilirler. Dolayısıyla iyi bir destekçi olabilir ama kendi başlarına tuttuğunda biz hep destekçi mi olacağız? Kendi başımıza bir varlık olarak nasıl ithaf edebiliriz diye düşünüyorsunuz. İşte kodlama ile ilgili BÖTE bölümleri versin diyorsunuz ama baktığınızda, BÖTE bölümü kodlama eğitimi verebilecek eğitimi veriyor mu acaba? Bir müfredatı sorgulayalım. Özündeki programa itiraz etmiyorum. Ama üniversitenin o esnekliği sağlayabilmesi lazım. Bunu çift ana dal, yan dal ile yapabilirsin ki vakıflar bunu yapıyor. Bu sefer de bölümler arası etkileşim son derece minimum. Yazılım dersi için bir öğrencinin kendi başına bir derinliği yaşaması lazım yoksa beş-altı tane daha yazılım dersi alacağım ve yazılım mühendisi olacağım. İşte bu sefer yazılım mühendisliği bölümünden “Sen farklı bölümden geliyorsun. Sen bu kadar yapamayabilirsin.” gibi olaylar ile karşılaşılıyor. İşte üniversitenin vizyonu aslında öğrenciyi alıp okuryazarlıktan bir tık öteye götürse aslında BÖTE bölümünün vizyonu noktasında okuryazarlık noktasında aldığı o disiplinler arasındalığı bir alandaki derinlikte de çok rahatlıkla istediği şekilde götürebilir. Ama şu an ki sistem bunu yapmıyor. Disiplinler arasındalık özünde var ama her ne kadar şu an mezunlar değer kazanmaya başlasa da ama baktığınızda beklentilerle o pozisyon tanımları birbirine tam uyuşmuyor. İyi yolda gidilebilir ama BÖTE bölümünde dikkat edilmesi gereken noktalar var. Bir bölümü seçerken doğru hamleler ile seçmek lazım. BÖTE bölümünün başından B’yi kaldırma durumu oldu. Öğretim teknolojileri ana bilim dalı diye geçiyor. İşte o bilgisayardan etkilenmeyerek öğretim teknolojileri diye geçmesi aslında bir şekilde BÖTElerin ileriye yönelik belki daha doğru anlaşılması, öğrencinin daha mantıklı bir şekilde o bölümü seçmesi noktalarını ortaya koyacaktır.

"BÖTE bölümlerinde öğretmenlik kısmının tamamen geri plana itme taraftarıyım. Mesela, öğretmenlik ile ilgili staj uygulaması yerine şirketler ile olan uygulamaları da eklemek isterim."

tufanadi

Üniversitelerdeki BÖTE bölümlerinde verilen eğitimlerinde bir şeyleri değiştirme fırsatınız olsa neler olurdu?

Ülkenini ihtiyacına bakmak lazım. BÖTE bölümlerinde öğretmenlik kısmının tamamen geri plana itme taraftarıyım. Mesela, öğretmenlik ile ilgili staj uygulaması yerine şirketler ile olan uygulamaları da eklemek isterim. Şu an mecbur stajlarınızı okullarda yapmak zorundasınız. Ben bu uygulama noktasında BÖTE bölümü için en önemli şeyin, aslında bunun daha esnek olup daha denetlenebilir yapıda insan kaynakları biriminde ya da ilgili takımlarda öğrencilerin staj yapmasını isterim. İkinci nokta, çekirdek derslerde iyi hamleler yapmaya çalışırım.  Bir de okuryazarlıktan çıkabilecek öğrencilerin önünde esneklik oluştururum. Öğrenci hangi alanı seçecekse o alanda öğrenciye esneklikler sağlarım. Türkiye’nin genelinde zor şeyler ama bana sorarsanız disiplinler arasındalık noktasında yüksek lisans ve doktora da çoğu yurt dışındaki üniversiteler bunu yapıyor. Öğrenciler kendilerine bir track (yol) seçiyor. O yolda hep belirli dersler var. O dersleri alarak ilerliyor. Okuryazarlığı ile birlikte derinlik sağlayacak bir hamle ile okul da bunu sağlamış oluyor. Diğer türlü BÖTE bölümlerinde öğrenci hep kendi derinliğini yapmaya çalışıyor. Örneğin; öğrenci, “kodlamayı ben yapıyorum” diyor. Ona ağırlık vermek istiyor. Bölüm ona bir şey veriyor mu? Yok. Müfredat engelliyor. İşte müfredatta bunu yapabilecek bir hamle olsa öğrenci belki  kendi önüne çizeceği bir proje ile yol alacak. Bizlerde mesela o tür öğrenciler çap ile yazılım mühendisliği okuyor. Ya da işin biraz daha tasarım ve etkileşim tarafına girecekse iletişim tasarımında çap ya da yan dal yapıyor. Kendisini alıp o tarafa taşıyor. Ama bölümde de bu imkanı sağlayabilecek belki seçmeli dersler ile ya da bölüm dışı seçmeli dersleri ile sağlanabilir. Üniversite yada bölüm kendi içerisinde bunları yapsa iyi olabilir. Maksimum esneklik kullanabilecek şekilde bu yolda ilerlenmesi öğrenciyi de doğru bir şekilde bazı noktalara itebileceğini düşünüyorum. Ama uygulama da burada önemli bir nokta. Yani sadece okullarda değil, bir sürü BÖTE mezunu arayan şirketlerdeki pozisyonlara da bakıyoruz.

BÖTE bölümünün hak ettiği değeri alabilmesi için neler yapılmalı?

Şöyle bir olay var. Bunu inkar etmememiz gerekir. BÖTE bölümünün o başındaki bilgisayar tehlikeli bir yola sokuyor. Mesela, geçen şöyle bir tartışma vardı. Fatih Projesi kapsamında, “1000 tane öğretmen arasından 100 tanesi seçilecek”. Bunlar da fen ve matematik öğretmeni olacaktı. BÖTE mezunları da aslında, “100 tane öğretmen biz olmalıyız” dediler. Düşünmek lazım. Şu soru doğuyor; “Fen ve matematik öğretmenlerine içerik geliştirecekleri basit digital toollar dediğimiz araçlar kullanmayı öğretmek mi kolay ya da BÖTEci arkadaşlara bu toolları kullanmayı bildiğini farz edip fen ve matematik öğretmek mi kolay?” Ya bunları bir takım yapacaksınız. Bütçe noktaları işin içerisine giriyor. Ya da bireysel manada sizin fen, matematik alanında içerik uzmanı olmanız ve üretmeniz lazım. Şunu da diyebilirsiniz: “ İlkokul matematik veya fenninde ne var? Ben yapabilirim.” Ama öyle değil işte. Bunları düşünmek lazım. İşte alan eğitimcisi olmama burada dezavantaj oluyor.

Anlattığım olay şu, BÖTE de köklü bir değişim olup içindeki o eğitim teknolojisine yönelik 6-7 tane dersin ya sayısı arttırılacak ya da insanlara bahsettiğim yollar verilip kendi çıkış noktalarını belirlemeleri lazım.

Sektörel manada da artık kampüslerde öğretmen olarak alımları değil, direkt eğitim teknoloğu olarak hem eğitim sektöründe hem de diğer sektörlerde alınmaları aslında biraz daha bu olayı gündeme getirecek. Bir okulda sadece bilgisayar öğretmeni olarak değil, kampüste bildiğimiz direkt eğitim teknoloğu olarak alınmalı. Çünkü bunlar yurt dışında var. Direkt böyle ortaokul, lise kampüslerinde iki-üç kişi öğretim tasarımcısı olarak bu işin tasarlayıcısı olarak eğitsel tasarım ve değerlendirme aşamasında BÖTEcilere sadece teknolojiyi değil, bu kısmı da vermek. Çünkü, işin öğretim tasarımındaki o değerli derinliğine inildiği vakit aslında zaten teknoloji okuryazarlığı onun paralelinde bölümünde gelen dersler ortaya çıkabilir yani bir yandan eğitsel tasarımın, BÖTE de biraz daha olması BÖTE’ yi de daha da üst seviyeye taşır. Çünkü, geçmişte baktığınızda kariyerde veya pozisyon tanımlarında endüstri mühendisliği diye tanımlanan pozisyon isimlerinin altında BÖTEci aranıyor. Şimdi o insan performans teknolojisi gibi veya oradaki işin performansa yönelik tarafı tasarımların yada eğitime yönelik tasarımların ortaya dökülmesindeki kısım BÖTEci kısmı. O zaman BÖTE’nin daha çok bu alanla ilgili biraz daha esnekliği sağlanmalı. Diğer türlü teknoloji ve grafik tasarımcısı tarzında düşündüğümüzde mesela ben şunu söyleyeyim, bir BÖTEcinin grafik tasarımcısı olmasını istemem. Kendini o alanda derinleştirmesi, geliştirmesini istemem. Çünkü lise mezunu da yapabilir. Yani yaratıcılık ile alakalı. Onlar da kodlamalar yapıyor. Biliyorsunuz, fütüristlerin çoğunlukla anlattığı en son NASA’ya bir tane robotik mühendisi alındı. Çocuk lise mezunu, titri ise robotik mühendisi. Bakın robotik mühendisi lisans mezunu değil. Trende, beceriye yönelik, belgeye yönelik değil. Bu yüzden o zaman BÖTE’nin içerisinde o beceriyi daha da derinleştirebilecek hamleler yapmak lazım. Zaten bilişim tarafından gelen iyi bir lise öğrencisi, şu anda kendimde yazılım mühendisinde staj yapacak öğrencilerinden bir tanesinin şirketi var. Direkt öğrenme yönetim sistemi yapmış. Bir lise öğrencisi yapmış bunu. Biz BÖTE’de ne öğretiyoruz? Uzaktan öğretim vs. Biraz da hocaların vizyonu doğrultusunda esnekliği sağlamak ve derinleştirmek farklılaşacağı kısımda ben size söyleyeyim eğitim tarafı. Eğitim psikoloji tarafını, lisans tarafını taşıyıp ve bunu sürekli gündemde tutmayı sağlayacak bir derinlik kazanabilirseniz, lise mezunundan da veya o taraftaki yazılım tarafındaki kişiden de çok farkınız olur. Ancak BÖTE o zaman değerini görecek. Her türlü teknoloji, grafik vs. bunları yapabilirler. Ben bunu yetiştiriyorum filan diye BÖTE bölümleri de övünmesinler.

Türkiye’de çalışırken neden buradaki kariyerinizi bırakıp yurt dışına gitmeyi karar verdiniz? Amerika’da doktora yapmak size neler kattı?

Elbette istisnai bir durum vardır ama Türkiye’ deki yüz akademisyene sorsanız, belki doksanın üzeri aynı şeyi söyleyecektir: özellikle yüksek lisansı demeyeyim de doktora tarafının bilim üreten tarafı hala o taraf. Ben o yüzden biraz daha iyi derinlemesine öğreneyim. Hatta ben buna lisanstan sonra da gidebilirdim. Ama belki sadece o yolu açacak bir hoca olmadı. Çünkü bende lisansta her ne kadar 3.5 gün staja, 2.5 gün okula gitsem de fakülte üçüncüsü olmuştum. İlk ikisi almanca öğretmenliğindendi. Bana göre ben ever never birinciydim. Almanca öğretmenliğinin ortalaması ile matematik öğretmenliğinin ortalaması herhalde karşılaştırılamaz. Daha erken giderdim. Belki süre kaybımda oldu. Önümüzdeki hocalar hep oradan doktoralıydı ve kültür bakışı açısı olarak farklı bir bakış açısına sahip oluyor. Bizim ülkede sürekli farklı burslar oluyor. Hocaları lütfen gidin görün, oradaki bilim nasıl oluyor?. Bunları görün deniliyor. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi’nde iken önceden hocalarımız söylemişti ve ciddi ciddi düşünüp gitmiştik. Bir de o zaman eğitim teknolojisi alanında çok fazla doktora programı Türkiye’de yoktu. İşin biraz da lojistik tarafından bakmak da fayda var.

Özel sektörde staj yapmaları gerektiğini söylediniz, bununla ilgili neler yapılması gerekir?

Devlet üniversitelerinde çok çalışmadığım için bu şeyler nasıl esnetilebilir, o noktada bunun denetilmesi nasıl yapılabilir? Şu an bizde çok detayını bilmiyoruz. Öğretim teknolojileri ana bilim dalı alanı ile bu değişiklikler meydana gelebilir mi? Bilmiyoruz. Ama yine eğitim bilimlerinin altında olacağı için farklı bir durum. Bu tür müfredatta esnetilebilir mi? Bu biraz vizyon ile alakalı. Ben bunun en azından esnetilebileceğini düşünüyorum. Çünkü bölüm olarak bu konuda karar verilebilir. Ama işte öğretmenlik ünvanı dendiğinde eğer öğretmen unvanı olması deniyorsa, okul da bir staj mecburidir.  Ben veli olarak da düşündüğümde, bu kişi sınıfa girecek. İlk etapta bu öğretmenlik mevzusunu hafiften geri çekip aslında öğretmen değil, belki öğretim tasarımcısı, eğitim teknoloğu noktasında daha önceden de lisans eğitiminde böyle bir yapının ortaya çıkması o zaman staj noktasında da o esnekliğe gider. İşte eğitim teknoloğunda yurt dışında BÖTE örnekleri de son derece minimum. O zamanda o sorgu ortaya çıkıyor: “Hep yüksek lisans seviyesinde. Neden yüksek lisansı yapılıyor?” diye.

Kendimizi yetiştirirken daha çok ihtiyacı saptayıp bu alanda ihtiyaç var kendimi bu alanda geliştirmeliyim mi demeliyiz yoksa bazı yeteneklerimize ya da ilgi alanlarımıza mı yönelmeliyiz?

Benim bir taraftan fen-matematik alanında çalışmalarım var. Buradaki STEM merkezinin kurucusuyum ama şimdi bir hocamıza devrettim. Fen teknoloji mühendislik ve matematik alanında da çıkan bir durum. Türk öğrencisi biraz uyanık. Hatta uyanık olmak zorunda. İşte ısrarla biz temel bilime, araştırma kısmına yönelelim. O alanlardan mezun olalım diyoruz. Ancak çıktığında araştırma yapacak yer yok. Sonuçta bakıyorsunuz bir istihdam söz konusu bu da ülkenin ekonomisi ile alakalı. O zaman otomatikman ihtiyaç noktasının tanımı değişiyor. İhtiyaç gerçekten ülkenin kalkınması için ihtiyaç mı? Yoksa ben mezun olduğumda benim bireysel olarak ilk önce düşüneceğim bir ihtiyaca yönelik mi hareket etmem lazım? Şu anki trend, maalesef üniversite durumunda insanların alan olarak ihtiyaç değil, belge olarak ihtiyaca yönelik hareket edildiği sonuçta herhangi bir iyi bir işte bile lisans belgesi istiyorlar. “Ben lisans mezunu olayımda aman böyle bir lisans mezunu olayım” hareketi olduğu için Türkiye’de. Çaresizlikten kaynaklanan bir uyanıklık söz konusu. Ama keşke müfredatta bu beceriye yönelik trackler olabilse böyle sistemler olsa, o zaman zaten yetenek doğrultusunda alıp o tarafta derinleşilecek. Bunlar tamamen az önce söylediklerimle bağlantılı. İstenilen o yetenek tarafı tabi bu da yetenek tarafında Gardner’ın çoklu zekasına falan girmesine gerek yok. Benimde bazen eleştirdiğim noktalar söz konusu. Daha çok hocaların koçluk, mentorluk yapabileceği bir durumla size öyle yollar verilirse bölüm seçildikten sonra yetenek doğrultusunda hareket etmek de fayda var. Ama bölüm seçilmeden önce doğru rehberlikle. O kişi ülkenin ihtiyacına yönelik burada çok büyük sıkıntılarımız var. Keşke bütün kotalar ülkenin ihtiyacına yönelik olsa. Gelen adaylar da o ihtiyacı bilerek o seçim durumuna girse ama bunlar olmadığı için otomatikman farklı farklı uyanıklıklar da işin içerisine giriyor. Bu da mecburiyetten kaynaklanıyor. Suçlamıyorum.

Bahçeşehir Üniversitesi’ nin imkanları nelerdir?

Bahçeşehir Üniversitesi’ nin BÖTE olarak imkanları çok. Bir kere bizim en büyük şansımız mütevelli heyeti başkanımız eğitim teknolojisi hayranı olması. Öyle de olunca bizim her işimiz kolaylaşıyor. Bu iş yukarıdan aşağıyadır. Öyle bir vizyon ortaya çıkınca alt tarafta da hem bu bölüme hem eğitim fakültesine hem de bu eğitim kurumlarına ait kolejlerdeki işleyiş buna göre seyrediyor. Böyle olunca BÖTE bölümü sürekli mezunları zaten direkt saha da hayata geçiyor.

Tecrübeleriniz doğrultusunda BÖTE öğrencilerine neler söylemek istersiniz?

Akıllı olsunlar. 🙂 Aslında söyledim. Müfredat engeli olabilir. Bazı esneklikler olmayabilir. Bulundukları üniversitedeki hocaların vizyonları kısıtlı olabilir. Ülkenin genelinden kaynaklı bir problemler var. Bunlar olağan şeyler. Özellikle BÖTE bölümünde çok çeşitlilik var. Ama keşke o çeşitlilik BÖTE’ye yansısa ama yansımıyor. Herkes kendi alanında o kuyuyu kazıyor. Beni o kuyudan çıkarmayın ama BÖTE bölümünde de bir iki tane ders anlatırım işimi görürüm. Bu da öğrenciye yansıyor. Vizyon noktasında, son derece kısıtlı kalıyorlar. O yüzden bu informal alanlarda kendilerini gerçekten besleyecek hamleleri yapmaları lazım. Vizyon sahibi hocaları takip etsinler ama balon gibi şişirilen grupları takip etmesinler. İngilizce bildiğinden yaptığı tercümelerle paylaşımlarda bulunan grupları da ayırt etsinler ya da ayırt edecek hocaların etrafında dolaşsınlar. Ezik bir vatandaş gibi hareket ederek sanki hiç bu teknolojiyi görmemiş gibi teknolojinin cazibesi ile hareket eden böyle bir ezikliğimizi ortaya döküyoruz. BÖTE bölümü özünde böyle olmamalı. Böyle kişiler yetiştirmemeli. Teknoloji vs. gibi şeylerle iradesine sahip, işin tasarımsal boyutu, hem süreci hem de içeriği tasarlamayı düşünen, bununla yatan kalkan ve teknolojiyi de bunun içerisine güzel bir araç olarak cebinde bulunduran bir BÖTEci olsa aslında toplum içinde güzel bir katkı olur. Diğer türlü sürekli etiket isteyen bir toplumuz. Bireysel olarak analitik bazı şeyler yapıp çok rahatlıkla istenilen bilgilere erişebilir ve bunun derinliğine de kendimiz gidebiliriz. İlla müfredat gibi sıkıntıları önümüze koyup ona göre hareket etmemek lazım. Eğer bölümlerinizde takip edeceğiniz bir şey yoksa bilim üreten grupların, hocaların, takımların, uluslararasını takip etmemiz lazım. Çünkü artık dünya ayağımızda. O yüzden mazeret üretmemek lazım.

Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

Yok. Kelime haznemi doldurduğumu düşünüyorum. Bana bıraksanız, akşama kadar giderim. 🙂 BÖTE bölümü hocası olarak bu digital göçmen, bu digital yerli hikayesini biliyorsunuz. Ampirik bir araştırma olmadığı için artık bir şehir efsanesi deniyor. Ben yaşa göre bakmayıp aslında gerçekten digital yerliyim. Teknolojinin dibine vurmuş birisiyim. Mütevaziliği bırakıyorum. Size hiç duymadığınız teknolojiler sayabilirim. Hep aklımda o eğitim tasarımı, eğitim psikolojisi, işin bilişsel tarafı var. Ama hiç bir zaman teknoloji benim irademe hakim olmadı. Bu kadar senedir de işin içerisindeyim. Kodladığım sistemler on binler tarafından kullanılıyor. Kodlamanın, farklı işletim sistemlerinin ve teknolojilerinde dibine vurmuşuz. Bu konuda hiçbir mağdur tarafımız yok. Elbette bilmediğimiz taraflar vardır. Ama hiçbir zaman önüme koyduğum hedefler doğrultusunda eğitim teknolojisi içerisindeki bütün terminolojileri düşündüğümde işin o bilişsel tarafının hiçbir zaman önüne geçmemiştir. Teknolojinin cazibesine katılmadan lise öğrencisinden farkı olabilecek BÖTE öğrencisi yetiştirilmeli. Diğer türlü yakında iyi liselerden yetişmiş öğrenciler BÖTElilerle eş değer olabilir. Sadece beş altı eğitim derslerini almanız hiç bir zaman farklılığınızı ortaya koymaz. Burada 12 tane çalışanım var. Bana üretip bir şey getirdiklerinde onlara da aynı şeyi söylüyorum: “Ben buraya lise öğrencisi getirseydim o da aynı şeyleri yapardı”. İşin bilişsel tarafını kontrol edebilecek. Gerçekten o tasarımı, süreci tamamıyla kafasında olmalı. Aldığı eğitimle ortaya koyabilecek bir mezun profili dışarıda da fark yaratacaktır. Benim BÖTEliler için söyleyeceklerim bunlar. Diğer türlü yazılımcı olan yazılımcı olsun, öğretmen olan da yatsın kalksın öğretmen olsun. Benim doçentlik sorum, bilişim dersleridir. Bunlar tartışılsın, tartışmaların içinde olmanın da faydaları var. Ama gerçekten sizin o kimliği iyi korumanız lazım.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir