Tuğba KOCADAĞ ÜNVER


ben-tkKısaca sizi tanıyabilir miyiz?

İsmim Tuğba KOCADAĞ ÜNVER. Şebinkarahisar da doğdum. Yavuz Selim İlköğretim Okulu’nda ilköğrenimimi ve Öğretmen Hüseyin Hüsnü Tekışık Anadolu Lisesi’nde ortaöğrenimimi aldım. Lisansım Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi BÖTE Bölümü. Yüksek lisansımı Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü BÖTE bilim dalı üzerine yaptım. Şu an doktora eğitimimi Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde yine BÖTE bilim dalı üzerine yapıyorum. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Fakültesi BÖTE Bölümü’nde de araştırma görevlisi olarak çalışıyorum.

İş hayatınıza ve akademik hayatınıza nasıl atıldınız?

Şöyle ki ailede ablam lisansüstü eğitime başladı. Lisansının üçüncü ve dördüncü sınıfındayken akademik anlamda yükselmek gibi bir düşüncesi vardı. Ben de herhalde biraz onun arkasından gitmek istedim. Daha lisanstayken dil ve ALES puanlarımı hazırlamıştım. Bununla birlikte lisansüstü eğitimde akademik ortalamanın önemini kavradım, günümüzde lisanstaki öğrenciler bu önemin farkında değiller. Bir dil sınavı veya ALES puanı mezun olduktan iki-üç yıl sonra yükseltilebilir. Ama akademik ortalama geri alınabilecek bir şey değil. Bu yüzden onun bilinci ile birlikte derslerime olabildiğince ağırlık verdim ve iyi bir ortalama ile lisanstan bölüm birincisi olarak mezun oldum. Şimdiki öğrencilerimizin de bunun bilincinde olmalarını önemsiyorum. Benim lisans mezuniyet derecem yüksek onur idi ve o dönemden hazır olan ALES ve dil sınavı gibi puanlarım hazır olduğu KPSS’ye dönük bir düşüncem yoktu. Kesinlikle araştırma görevlisi olarak üniversitede devam etmeliyim dedim kendi kendime ve bu düşünce ile çalışmalarıma gayret gösterdim. Alan bilgimi geliştirmek adına farklı faaliyetlerde bulundum. Daha sonra mezun olur olmaz nerelerde yüksek lisans programları var, bunlara araştırmaya başladım. Aslında benim hedefim, yurt dışında yüksek lisans ve doktora eğitimi almaktı. Benim mezun olduğum dönemde yurtdışı lisansüstü eğitime ilişkin alımlar üç-dört ay kadar gecikmeli oldu. Bende o dönemde zaman kaybı yaşamamak adına yurtiçinde lisansüstü eğitime başlamaya karar verdim ve ablamın da üniversitesi olan Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü BÖTE bilim dalında eğitimime başladım. Orada tam donanımlı bir alt yapıya sahip uzaktan eğitim merkezi var. Gerçekten hocalarımız da alanlarında kendilerini geliştirmiş oldukça donanımlılar, kaliteli eğitim vermekteler ve bizlere çok şey kattılar. Ben öğrenecek çok şeyim olduğunu düşünerek burada devam edebilirim diye düşündüm ve eğitimime başladım. Yurt dışına gitmekten vazgeçip yüksek lisansıma başladıktan hemen sonra akademik kadro ilanlarına bakmaya başladım. Burada Tokat’ta araştırma görevlisi alımı vardı. Evraklarımı getirdim. Sıralamaya girdim. Bildiğiniz akademik personel alım sürecinden geçtim; puanlarımıza göre sıralandık, bilim sınavına girdik darken sınav olumlu neticelendi. Yurt dışından vazgeçip Türkiye’de akademik kariyerime başladım. Çok istediğim bir göreve başlamıştım lakin benim için çok zorlu bir süreç oldu. Çünkü yüksek lisansım KTÜ’de, çalıştığım yer burası (GOU); doğal olarak iki tarafta benden ayrı bir performans bekledi. Her hafta gidiş-geliş yapmak zorunda kaldım. Hem buraya hem de oraya ayak uydurmak fazlasıyla yorucu bir süreç oldu ama insan sevince katlanıyor. Bende öyle yaptım ve süreci en iyi şekilde idare etmeyi başardım, güzel de devam etti. Buraya ilk geldiğimde araştırma görevlisi sayısı çok fazla değildi, süreci de öğrenebilmek adına ders programı ve sınav programı koordinatörü oldum, ders asistanlığı yaptım, konferanslara katıldım ve her yönden kendimi geliştirmeye çalıştım. Tüm bu görevlerle birlikte yüksek lisans sürecimi tamamlayabildim. Sonrasında da doktora eğitimime başladım ve tez dönemindeyim. Akademik kariyeri en başından beri istediğim için çok fazla gayret göstererek çalışmalarımı sürdürüyorum. Kısaca akademik kariyerim ve iş hayatım böyle başladı diyebilirim…

Kariyerinize baktığınızda hangi adımları atmış olmanın kendi adınıza önemli olduğunu düşünüyorsunuz?

Doğrusun, kariyerimde lisans ve lisans sonrası bu alana gelmeyi istiyordum. Ama gerçekten çok çetrefilli dönemler geçirdim. Özellikle çalıştığınız yer ile eğitim yaptığınız yer aynı yerde değilse bu sizin için oldukça büyük bir zorluk. Ama seviyorsanız katlanabiliyorsunuz buna. Süreç size çerez gibi geliyor. Akademik anlamda ilerlemek istiyorsak, bilimsel faaliyetlere, kongrelere katılmamız gerekiyor, alanyazına makaleler ve kitaplarla katkılar sağlamamız bekleniyor. Katıldığım ilk konferans, hazırladığım ilk makale ve kitap bölümü benim için çok önemli idi. Çünkü yayınlandıklarını gördüğümde hissettiğim duygular tarif edilemez güzellikte idi. Hala hatırladıkça kendinizi çok iyi hissetmenize sebep oluyorlar; kimi zaman Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nin düzenlediği uluslararası çalıştaylarda yurtdışından katılımcılarla bir araya geldiğimizde aldığımız dönütleri, bana katkılarını düşününce hem eğlenceli hem de kaliteli zamanlar geçirdiğimizi daha fazla akademik çalışmalara motive olduğumu fark ettim.  

tk2Üniversite yıllarınızda bir yerde çalıştınız mı?

Ben lise eğitimimi ailemin yanında aldığım için lisansta ilk defa ailemden uzaklaşmıştım. Bu yüzden hatırladığım zamanlarda çok farklı hissediyorum; güzel arkadaşlıklarımız dostluklarımız oldu, oldukça eğlenceli bir lisans hayatı geçirdim. İlk ve orta öğrenim süresince hep resme ilgi duyuyordum; pratik çizimler yapmak, çeşit çeşit renklere boyamak en güzel uğraşımdı. Lisansa başladığımda ilgim tamamıyla değişti aslında, şimdilerde çizmekten çok boyamayı seviyorum ama o dönemler müziğe gerçekten ilgim olduğunu fark ettim. Özellikle keman ve gitarla ilgilendim. Piyanoya fazlaca meraklı olmama karşın piyanom olmadığı için öğrenme faaliyetlerimi sürdüremedim. Lisans dönemimde sosyal faaliyetlere de çok fazla yöneldim, dolu dolu geçirdim zamanımı. Tabi tüm bunlarla birlikte kendimi alanımda, öğretmenlik mesleğinde ve özellikle kişisel gelişim alanlarında geliştirmeye çalıştım. Mesela farklı diyebileceğim beden dili eğitimi aldım; oldukça keyifli bir hal aldı sonrası hayatım. Sahilde oturup çevremdeki insanları analiz ederdim. Lisans 1 ve 2’de GEM’de gönüllü öğretmenlik yaptım. Hedef kitlem yetişkinler üzerineydi. 35-40 yaş ve üzerindeki bireylere internet, bilgisayar kullanımına dönük eğitimler verdim. İlk 2 yılım böyle geçti. Üçüncü yıldan itibaren kısmi zamanlı öğrenci olarak fakültemde çalışmaya başladım. Uygulamalı derslerde laboratuvar asistanlığı yaptım. Özellikle algoritma oluşturma, kodlama süreçlerinde öğrencilerin karşılaştıkları problemleri onlarla birlikte çözmeye çalıştık. Donanım açısından da kendimi geliştirmeye çalıştım, o sıralarda çok eski bilgisayarlardan en yenilerine kadar format attım, parça değişimi yaptım, farklı işletim sistemleri kurup kaldırdım. Bilgisayar laboratuvarında bakım yaptım. Kendimi geliştirmeme yardım edecek bir fırsat olmasıyla birlikte maddi anlamda da kendi yolumu çizmemede yardım etti. Daha hayata atılmadan kendi bütçeni oluşturuyor ve idare etmeyi öğreniyorsun. Alana yönelik bilgilerini derinleştirirken iletişim anlamında bu süreç insanı geliştiriyor. Ben bunların rahatlığını hissettim. Yüksek lisansa yeni başlayan birisi hemen bir sunum yapmak, kongreye katılmak istemeyebilir. Çünkü kalabalık bir kitle karşısında konuşmak başlangıçta ürkütücü olabilir, ama benim için bu süreç hiç zor olmadı. Özellikle GEM’de yaşadığım tecrübeler sonrası çevremle iletişimimde de kendimi çok daha iyi hissettim. Eğitmen konumunda olmanın benim ruhuma da hitap ettiğine karar verdim. Bu yüzden lisans eğitiminizde yapabileceğiniz en uç şeyleri yapmak aslında en güzeli, sınırlarınızı görmenize imkân tanır. Diğer insanlara faydalı olduğunu hissedebilmek o gerçekten size ev, araba da alsalar belki kulağa ütopik gelecek ama aynı hissi uyandırmıyor. Çok daha güzel ve kolay kolay karşılaşılmayacak bir his uyandırıyor. Öğrencilik yıllarını olabildiğince verimli geçirmek; alan açısından donanımlı pedagojik açıdan yeterli bir düzeyde mezun olmak gerekiyor. Ben her açıdan kendimi geliştirmeye çalıştım; sosyal faaliyetlerime hiç mi zaman ayırmadım ya da hobilerime dönük bir şeyler yapmadım mı gibi düşünülebilir. Planlı yaşamaya çalışında hepsini dengeli bir şekilde yürütebiliyorsunuz. Benim burcum Başak, her şeyi planlı ve dakik yapmayı/yaşamayı seviyorum. Bu yüzden yoğun bir tempoda bir şeyi aksatınca, domino taşları gibi tüm planlarım alt üst oluyor; ama genellikle güzel ve gerçekçi bir planlama yapılınca tümüne zaman ayırabiliyorsun. Lisans öğrenimi yılları aslında öğrencilik yıllarının en fazla belirsizlik barındıran ve hep ilk deneyimlerini içeriyor olsa da lisans sonrası eğitim sürecinde çok özel duygular yaşayamıyorsunuz. Belki kendinize ait bir eviniz, işiniz, düzenli bir geliriniz oluyor ama farklı koşturmacalar içerisinde aynı hisleri uyandırmıyor sizde.  

Çalıştığınız bölüm olan BÖTE hakkında bilgi verebilir misiniz?

Ben lisansa ilk başladığımda çevremde, fakültede, girdiğim her ortamda “Hangi bölüm?” diye sorarlardı. Uzun olarak, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği diyordum, sonraları doğrudan BÖTE demeye başladım. BÖTE deyince tuhaf bir şekilde insanlar devamını bekleyen gözlerle bana bakıyorlardı. Bilgisayar öğretmenliği değil mi diye sorup, bizi o yöne kaydırıyorlardı. Bizim MEB’de doğrudan karşılığımız bilişim teknolojileri öğretmeni olarak geçiyor. BÖTE, bilişim teknolojileri öğretmenliğinden çok daha fazlası. Özellikle son zamanlarda eğitim fakültelerinin yeninde yapılandırması gündemdeydi. Haziran ayında eğitim fakültelerindeki yapılandırmanın birinci aşaması tamamlandı. İlköğretimin altındaki birçok ana bilim dalları ayrıldı. Birbirinden farklı bölümler oluşturuldu. Mesela, ilköğretim bölümü artık yok yerine temel eğitim bölümü geldi okul öncesi öğretmenliği ve sınıf öğretmenliğini bir araya getirdi. Tüm bunlar netleşmeden önce en çok konuşulan BÖTE Bölümü’nün kapatılmasıydı fakat kapatılmadı ve devam ediyor. Eğitim Bilimleri Bölümü içerisine Öğretim Teknolojileri Anabilim Dalı açıldı. Birçok üniversitenin lisansüstü eğitiminde eğitim teknolojisine ilişkin programlarla karşılaşıyoruz ve düşünülen BÖTEB’ler kapatılırsa bu anabilim dalı altında çalışmaya devam edecek olmamız. Üniversitelerde BÖTEB dışında diğer bölümlere Bilgisayar I ve Bilgisayar II derslerini veren, Milli Eğitim’deki karşılığını bilişim teknolojileri öğretmeni olarak bulan bölümümüz bana göre tam anlaşılamıyor. Bir dersin planlanmasında, materyal seçilmesinde, geliştirilmesinde ya da tasarlanmasında da bizlere ihtiyaç duyuluyor. Bölüm içerisinde alınan derslere ilişkin MEB de sadece Word, excel, internet kullanımı gibi konulara yer verdiğimiz düşünülüyor. Halbuki scratch gibi platformlarda kodlama eğitimleri de veriliyor, dijital vatandaş olma yolunda onlara rehberlikler de yapılıyor. BÖTEB’lerden mezun olan bireyler disiplinler arası çalışmalarda meslektaşlarına derslerini planlama ve sürdürme konusunda da yardımcı olabilecek donanıma sahip insanlar. Kısacası bilişim teknolojileri olarak atanan bölüm öğrencilerimiz, özel firmalarda eğitim teknoloğu olarak da çalışabiliyorlar, danışmanlık hizmetleri verebiliyorlar. Maalesef ki bu yönümüz çok bilinmiyor. Sadece bilişim teknolojileri öğretmeni olarak değil de hepsinden oluşan bir bütün olarak bakmak gerekiyor BÖTEB’e. Teknolojinin yoğun bir şekilde hissedildiği günümüzde artık derslerin vazgeçilmezi, önceleri yapılan kartondan evler maketler tarih olmak üzere. Basılı kitaplar broşürler yerine üç boyutlu tasarımlar, dijital kitaplar ve hatta zenginleştirilmiş kitaplar ön plana çıkmakta. Günümüzde birer BÖTEB öğretmen adayları olarak değişime ayak uydurmamız ve bölümümüzü en iyi şekilde tanıtmamız gerekmekte.

Gaziosmanpaşa Üniversitesi BÖTE mezunları şu anda nerelerde çalışıyor?                   

GOÜ BÖTEB 2006’dan beri öğrenci alan bir bölüm ve ilk mezunlarını 2010’da verdi, yurtdışına MEB bursu ile giden öğrencilerimiz de var akademisyenliği seçerek. Milli Eğitim’de bilişim teknolojileri öğretmeni olarak çalışanlar, şirket açan öğrencilerimiz var. Bilişime yönelik sektörlerde hizmet veren öğrencilerimiz de var. Özel firmalar da aynı şekilde yazılımcı olarak çalışanlar da var. BÖTE de ağır bir programlama eğitimi alınıyor, birçok alan derslerimizden daha fazla kredisi olan bir ders ama sadece iki dönem müfredatta doğrudan var. Öğretmen adayları programlamanın üzerine gerçekten yoğunlaşmazsa yeterli düzeye erişemiyor. Sadece geçebilecek kadar çalışıyor. Halbuki ortaya bir ürün koyabilseler çok daha eğlenceli şeyler ile karşılaşacaklar. Bu konuda daha başarılı olan öğrencilerimiz sektöründe kendilerine yer ediniyorlar. Web sitesi, logo tasarımı yapanlar, özel okullarda ve projelerde danışmanlık hizmeti verenler var. Genel olarak üç kategoride düşünebiliriz mezunlarımızın iş alanlarını; özel şirkette yazılım alanında, kendi işini kuran /danışmanlık hizmeti verenler ve bilişim teknolojileri öğretmenleri olarak çalışanlar. Son zamanlarda kendi işini kuranlar da var. Üniversitemizde son birkaç yıldır TÜBİTAK projesi olarak ve KOSGEB tarafından desteklenen girişimcilik eğitimi verilmekte, aldıkları sertifikalar ile kendi işlerini kurabilme imkanına sahip olacaklar. Seçmeli ders olarak da Girişimciliği alabiliyorlar lakin bu sertifika yerine geçmezken onlarda farkındalık oluşturmayı sağlıyor. Özellikle 3. ve 4. Sınıflardaki öğrencilerimiz girişimcilik eğitimlerine rağbet gösteriyorlar, dersleri ile bu eğitimleri de alıyorlar. Bir proje fikrini olgunlaştırmayı, araştırmayı ve sunmayı öğreniyorlar. Bu belgeyi alan iki öğrencimiz var, kendi işlerini kurmayı planlıyorlar. Kısaca bunlardan bahsedebilirim.

Üniversitenin diğer imkanları nelerdir?                      

Gaziosmanpaşa Üniversitesi kuruluşu itibari ile çok eski bir üniversite değil. 1992 yılında kurulan, gelişime açık ve dinamik bir üniversite. Eğitim Fakültesi’nin şimdiki binası yaklaşık iki senelik, oldukça yeni. Tüm sınıflarında projeksiyon cihazı, bilgisayar, ses sistemi gibi donanımlar mevcut. BÖTE Bölümü ise güncel bilgisayarlardan oluşan 2 adet ve 1 tane de biraz daha düşük özelliklere sahip bilgisayarlardan oluşan laboratuvarlara, 2 adet etkileşimli akıllı tahtaya ve 1 tane de telekonferans sistemine sahip. Laboratuvardan sadece bir tanesi doğrudan BÖTEB alan dersleri için hizmet vermekte, diğer iki laboratuvarda servis dersleri, öğrenci proje çalışmaları ve uygulama gerektiren farklı derslerin kullanımına sunuluyor. Bölüm hocalarımız farklı ekollerden ve seçmeli ders havuzumuzun çeşitliliğini sağlıyor bu durum.  Dinamik bir yapıya sahip bölümümüz ve akademik anlamda da güzel çalışmalar sergileyebiliyoruz. Bu da öğrencilerimizin hemen hemen her alanda sorularını cevaplamamızı kolaylaştırıyor.

BÖTEB laboratuvarlarının dışında fakültemizde üç adet etkileşimli akıllı tahta daha var ve diğer bölümlerin öğretmen adaylarının da atanıp görev yapmaya başladıklarında içerisine dahil olacakları FATİH Projesi ile öncesinde kendi üniversitelerinde karşılaşmalarını sağlıyoruz. Ön bilgilerinin olması görev yapmaya başladıklarında onların sürece uyum sağlamalarını kolaylaştırıyor. 2016’dan itibaren BÖTE Bölümü’nde Eğitimde Etkileşimli Akıllı Tahta Kullanımı isminde seçmeli dersimiz var. Artık diğer bölüm öğretmen adayları da istedikleri taktirde seçmeli ders olarak alabilecekler. 2015yılında mezun olmak üzere olan BÖTEB de dahil tüm öğretmen adaylarına biz etkileşimli akıllı tahta kullanımına dönük eğitimleri bölümümüzde araştırma görevlisi olarak görev yapan Ömer hocamızla birlikte verdik. Yaklaşık 3-4 saat süren eğitimlerimizin içeriğini anabilim dalı bazlı olarak her defasında güncelledik, nasıl içerikler geliştirilmiş, onlar neler geliştirebilirler ve bu süreçte hangi programları kullanabilirler, hazırlanmış içeriklere nerelerden erişebilirler bunlara dönük onları bilgilendirdik. EBA’nın içeriğini inceledik, çevremizdeki öğretmenlerin bilgilerini bizimle paylaşmaları sayesinde. Akabinde verdiğimiz eğitimlerde buradaki konuları onlarla paylaştık, kendi içeriklerini geliştirmeyecek dahi olmasalar da buradaki içeriklerden faydalanabileceklerinden bahsettik. Temel düzeyde teknoloji okuryazarı olanlar için listeler hazırladık, mesela karikatür oluşturmak istiyorlarsa neleri kullanmalılar, video hazırlamak istiyorsa neleri kullanmalılar diye. Faydalı olduğuna dair de güzel dönütler aldık. Birçoğu kendilerine ait blogları ile yayıncılığa başladılar. Hazırladığımız listede konuşan karakter tasarlamak için voki uygulamasından yararlanabileceklerinden bahsettik ve bizde sunumumuza örnek bir voki uygulaması ile giriş yaptık. Salondaki öğretmen adaylarına kağıtlar verdik, çeşitli renklere boyadılar ve arttırılmış gerçeklik uygulamaları yaptık eğitimlerin kapanışında, çok eğlendiler. Biz bu eğitimi fakültedeki hocalarımıza da yaptık, bahsettiğimiz çevrimiçi anlık değerlendirme sistemleri vardı Kahoot! gibi, örnek bir etkinlikte gerçekleştirmiştik. Hocalarımızın etkinliklerimize keyifle katıldıklarını gördük, sonraki dönemlerde derslerinde uyguladıklarını da öğrendik. BÖTEB ve eğitim fakültesi öğrencilerinin dahil olduğu sosyal medya gruplarımız var, duyurularımızı yapmakta ya da öğrencilerimize ulaşmakta büyük sıkıntılar çekmiyoruz. Etkin kullanılan bir okuma salonumuz var; kütüphanesi geliştirmekte ve bilgisayarlar aracılığıyla öğretmen adaylarının araştırma yapmalarına imkanlar tanıyor.

Üniversitemiz kütüphanesi ise oldukça donanımlı, 7/24 açık. Eser isteklerini rahatlıkla kütüphane görevlilerine iletebiliyorlar. Yine kütüphanenin en üst kısmında bulunan bilgisayar laboratuvarını kullanabiliyorlar.

Üniversitemizde eğitim becerilerinin geliştirilmesine dönük diğer fakültelerdeki akademisyenlerimize içerisinde birbirinden farklı modüller yer alan eğitimler düzenleniyor. Bunlardan bir tanesi de eğitimde etkileşimli akıllı tahta kullanımı ve eğitimde teknoloji kullanımı. Güncel teknolojilerden, uygulamalardan bahsediyoruz bu modülde. Sosyal ve sportif faaliyetlerimiz oluyor, birçok kulübümüzün etkinlikleri oluyor. Mesela ben Bilişim ve Teknoloji Kulübü ile Satranç Kulübü’nün akademik danışmanıyım; kulüp başkanlarımızla bir etkinlik planı hazırlayarak yıl boyunca o etkinlikleri sürdürmeye çalışıyoruz. Bölüm olarak son iki yıldır BÖTE Günleri düzenliyoruz, öğrencilerimiz projelerini, etkinliklerini, uygulamalarını anlatıyorlar. Dönem başında oryantasyon etkinliklerimiz de çok eğlenceli geçiyor, onlara üniversitenin imkanları yanında yönetmelikten de kısaca bahsediyoruz ve daha birinci sınıfta iken yan dal, çift ana dal, Farabi ve Erasmus gibi programlardan haberdar oluyorlar. Kısmi zamanlı çalışma düşünceleri varsa nasıl bir yol izleyeceklerini, sınav ve disiplin yönetmeliğini onlarla paylaşıyoruz. Mezun olmadan kendilerini geliştirmeleri gerektiğini vurgularken, ALES ve dil sınavlarından da bahsediyoruz, akademik ortalamalarının önemli olduğunu vurguluyoruz ki ilerde pişmanlık yaşamasınlar diye. Dönem başında kaynaşma gecelerimiz oluyor ve bakıyoruz ki çok hızlı iletişim kuruyorlar, hiç yabancılık çekmiyorlar ve kendilerini en başta bölümün bir parçası olarak hissediyorlar.

Farabi ve Erasmus değişim programları ile sürekli öğrenci hareketliliği mevcut. Üniversitemizde ayrıca yan dal ve çift ana dal uygulamaları var. Başarılı öğrencilerimize sağlanan bu imkanlarla ayrıca onları ödüllendirmiş oluyoruz.

Bütün mezunlarının yüksek lisans yapmalarını önerir misiniz?      

Akademisyen olmak istiyorlarsa yüksek lisans ve doktora şart tabi ki. Öğretim görevlisi olarak üniversitelerde kendilerine yer edinebilirler. Günümüzde yüksek lisans yapmak özellikle İngilizceniz iyi değilse oldukça çok zor. Sadece Türkçe alan yazını okuyarak kendinizi çok fazla geliştiremiyorsunuz. Yurt içerisinde dahi yapılan çoğu araştırma yabancı dilde yayınlanıyor. Bu yüzden lisans yıllarında özellikle İngilizce için ayrıca bir zaman ayırmalı ve mümkünse kurslara katılarak belli bir seviyenin üzerine çıkmaya çalışmalılar. Mezun olduktan sonra aldığınız diploma ile o kadar farklı uğraşlar içerisine giriyorsunuz ki yeni bir dil öğrenmek için gerçekten fazla zamanınız olmadığını düşünüyorsunuz ya da zaman ayırmak istemiyorsunuz. Eğer İngilizce alanyazın okuma ya da yazma gibi sizi korkutan bir sebep ortada yoksa yüksek lisans yapmanızı öneririm. Yüksek lisans yapmak sadece üniversiteye dönük düşünüyorsanız olmalı gibi düşüncelerin aksine ben tüm öğretmenlerimizin lisansüstü eğitim yapmaları taraftarıyım. Bu sayede alanlarına ilişkin güncel makaleler, kitaplar, dokümanlar okuyarak alandan haberdar olabiliyorlar. Edindikleri güncel bilgilerle kendi öğrenme öğretme ortamlarını düzenleyerek derslerini daha kaliteli ve verimli geçirebiliyorlar. Özellikle, bizim alanımızın mezunları yüksek lisansı kesinlikle daha fazla tercih etmeliler. Bugün yeniliklerde bir dediğimiz şey, yarın ikiye üçe dönüşüyor. Hepsini takip edebilsek keşke ama akademik ortamlarda hem yeni bilgileri bu konunun alan uzmanlarından dinliyoruz hem de kendi bilgilerimizi paylaşıyoruz. Bu yüzden akademik düşünülmüyorsa da lisansüstü eğitim yapılmalı.

img_5347

BÖTE bölümünde öğrencilere verilen eğitim de değişiklik yapma fırsatınız olsa neler olurdu?

Düşüncelerim ütopik gelebilir ama ilk önce müfredatın incelenerek BÖTEB’in içeriğini tam yansıtacak hale getirilmesini sağlardım. Alanda verilen seçmeli derslerin güncellenmesini talep ederdim. Alanımıza hitap etmeyen ve zorunlu seçmeli olarak adlandırılan dersleri müfredattan uzaklaştırmanın yollarını arardım ki adaylar ilgi ve isteklerine göre dersler seçebilsinler. Her ne kadar bölüm mezunlarımız programcı olmayacaklarsa da programlamanın ağırlığını arttırırdım. Örneğin Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda öğrenciler Genel Fizik 1, Genel Fizik 2, Genel Fizik III, Genel Fizik IV gibi alıyorlar dersleri, BÖTEB içinde programlama dilleri dersinin benzer bir şekilde sadece iki dönem değil de daha uzun bir süre verilmesini sağlardım. BÖTEB’e ilk gelen öğrenciler Eğitimde Bilişim Teknolojileri I ve II derslerini alıyorlar. Bu dönemlere birer ders daha eklenebilir, belki ders yükü açısından bakıldığında korkutucu gelebilir. Gerekirse kredisiz bile olabilir. Çoğu kişi bizim alanımız için matematik ve fiziği gereksiz görüyor, bu görüşlerin aksine ben gerekli olduğunu düşünüyorum. Matematik ya da fizik dersinde daha başarılı olan öğrencilerin, programlama dillerinde de daha başarılı olduklarını genelde gözlemliyoruz. Belki programlamanın girişinde hemen sayılarla işlemler yaptırılması öğrencilerin derse karşı motivasyonlarını düşürüyor, ön yargılar geliştirmelerine neden oluyor. Dolayısıyla matematiği sevmeyen, başaramayan öğrenci için programlama da zorlaşıyor.

Sizinle ilk iletişime geçtiğimizde projenizden bahsetmiştiniz, BÖTEB’den mezun olan öğrencilerimizin de sizinki gibi onları tanıtan birer projeleri olmasını isterdim. Bu durum bitirme projeleri ya da tezleri ile mümkün olabilir ve müfredata eklenebilir.

Ayrıca bölümden mezun olan bireyler öğretmen olabilirler, öğretmenlikte de iletişim becerileri önemli fakat özellikle özel sektöre yönelen bireyler için CV hazırlama ve mülakat toplantılarına dönük kredili ya da kredisiz seçmeli değil de zorunlu derslerin olması sağlardım. Tüm öğrencilerin alması ve kendilerini bu alanda yetiştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Biz burada Bilişim ve Teknoloji Kulübü kapsamında yapmaya çalışıyoruz, kulübün faaliyetlerinden haberdar olmayanlar içinse kayır gibi görünüyor. Mezun olduklarında özel sektörde ya da özel eğitim kurumlarına başvuru yapacakları zaman hazırlamaları gereken bir özgeçmiş ve eserler dosyası oluyor, sonrasında gerek mail gerekse telefon aracılığıyla onları bu konuda yönlendirmeye çalışıyoruz.   

Öğrencilerin kendilerini güncel tutmaları için çalışmalar yapardım. Alanımızda donanım dersi ikinci sınıfta alınıyor, mezun olduğunda birey hala o bilgileri taşıyor ise bu büyük bir eksiklik. Görev yapacağı okulda bir laboratuvar kurmaya yetmeyeceği gibi, karşılaşacağı problemlere çözümler dahi üretmesini engelleyecektir. Aynı durum programlama dilleri içinde geçerli, elbette bir programlama dilini en iyi şekilde bilsin ama sadece derste aldığı bir dili bilmesi yeterli değil. Yeni çıkan programlama dillerini de takip etmeli. Öğrenci bölüme ilk geldiğinde biz ona bu becerileri kazandırırsak mezun olana kadar kendisi bu güzel meziyetlerini sürdürerek sürekli değişime ve gelişime açık olur.

Birde müfredatta en az iyi yarıyıl olmak üzere mesleki İngilizce Dersleri konulmasını ve bunları alandan hocaların vermesini sağlardım. Bir arızanın araştırılması, program yazarken karşılaşılan problemlere çözümler arama, karşılaşılan hata mesajlarının çözümü, sadece next-next-next diye ilerleme yerine ne olduğunu anlayarak program kurup kaldırma işlemleri için gerçekten mesleki İngilizceye ihtiyaç var. Benden program istendiğinde sadece programı paylaşmam yeterli olmuyor, bölüm içinden ya da bölüm dışından bireyler olsun birde o programın kurulumu esnasında karşılaşılacak ekranlara ilişkin bilgilendirme dokümanı hazırlamam gerekiyor. Kendi bölümüzdeki öğrencilerimiz genel İngilizce dersleri alıyorlar, ama mesleki İngilizceye dönük alacakları derslerle aslında kendilerine yetebilen bireyler olacaklarını düşünüyorum ve bu eksikliğin giderilmesi için gerçekten bir adım atmak isterdim.

BÖTE bölümünün hak ettiği değeri alabilmesi için neler yapabiliriz?

Evet neler yapabiliriz? Ben bu konuda gerçekten çok sistemli çalışılması ve bilişim teknolojileri derneğinin faaliyetlerine destek verilmesi taraftarıyım. Aynı zamanda da her birey kendi üzerine düşeni yaparsa, kendi çalışmalarında niteliği arttırmaya özen gösterirse çevrenin bakış açısının değişeceğini düşünüyorum. GOÜ Eğitim Fakültesi BÖTE Bölümü olarak bu yıl BÖTE günlerinde sergilediğimiz projelerde dışarıdan gelen katılımcılar çok güzel keyifli zaman geçirdiler, projeleri ilgiyle incelediler; proje sahiplerinin öğretmen olduklarında gerçekten alanlarında saygın birer öğretmen ve meslektaşlarına rehberlik yapabilecek bireyler olduklarını hissettiler. Bu hissi oluşturabilmek bölümümüz adına çok önemli. Uygun bir ölçüde, saygı sınırlarını gerek sosyal medyada gerekse diğer çevrimiçi ya da yüzyüze ortamlarda fikirlerimizi düzgün bir şekilde ifade edip, çalışmalarımızı ön plana çıkarmalıyız. Hazırladığımı özgeçmişlerimizi çalışmalarımızı merak eden kişilerle, araştırmacılarla paylaşabiliriz. Bununla birlikte kişisel web sayfalarımızın oluşturulması da oldukça değerli. Gerek özel sektörde gerek akademik camiada Milli Eğitim’de ya da özel okullarda görev almak için yapılacak başvurularda özgeçmişlerde kişisel web sayfası alanının boş bırakılmaması gerektiği kanaatindeyim. Başvurularda Word’de hazırlanmış çok basit ama dikkat çeken bir özgeçmişten tutunda, blog hesabına ya da kişisel web sayfasına sahip olmak sizin dışarıdaki imajınıza katkı sağlıyor. BÖTE Bölümü’nde öğrenim gören öğretmen adayları çok iyi bilirler ki her dönem birden fazla projeler tasarlıyorlar, tasarladıkları bu projelerden diğer insanların haberdar olmalarının da sağlanması gerekiyor. Özgeçmişlerinde de bu projelere ilişkin bilgilere yer vermeleri gerekiyor. Tüm bunlar aslında kar topu etkisi gibi, ufacık bir etki yapıldığında diğer bötecilerde katkılar sağlayacak ve o etki büyüyerek kocaman kitleleri bilgilendirecektir. Önerebileceğim şeyleri bu şekilde ifade edebilirim ama tekrar vurgulamak isterim ki tüm bunların başında bence bilişim teknolojileri derneğinin faaliyetlerini takip ederek önerilerimizle ve görüşlerimizle desteklemek gerekiyor.

tugba-ve-omerKendinizi yetiştirirken daha çok ihtiyacı saptayıp bu alanda ihtiyaç var kendimi bu alanda yetiştireyim demek mi doğru yoksa hani yeteneklerimize ilgi alanlarımıza göre mi?

Alana özgü en önemli derslerimizden biri olan öğretim tasarımı dersi aldık. Oradan biliyoruz ki, her şey ihtiyaçtan doğar. İhtiyaçtan bir şeyleri geliştirme, açıklama, üretme ihtiyacı duyuyoruz. İhtiyaçları gözetmek gerekiyor tabi ama şu da bir gerçek ki bugün ihtiyaç olan bir şey yarın ihtiyaç olmaktan çıkabiliyor. Ya da bugün popüler olan şey ki yarın popülerlikten uzak bir hal alabiliyor. Ben eski BÖTE programını alarak mezun oldum, bizim dönemimizde programlama dili olarak C gösteriliyordu, akabinde basic öğrendim. Bana göre kullanım açısından iki programlama dili birbirinden çok farklıydı. Uyum sağlamakta başlangıçta zorlandım ama sonradan algoritma ve programlama mantığını yerleştirince “Tamam” dedim. O dönem çok da ilgi duyulan diller olmalarına karşın günümüzde, python, java, php ya da android programlama daha çok ilgi çekiyor. Elbette temelde algoritma, programlama mantığını oturtunca her şey biraz daha basitleşiyor. Lakin benim özetle söylemek istediğim şey, kişi kendi becerilerini aslında bilmeli ve neyin üzerine daha çok düşerse daha iyi yapabilir, onu en iyi şekilde ortaya koyabilir bunların bilincinde olmalı ve buna göre kendisin yetiştirmeli. Daha sonra ikinci aşamada ihtiyaca göre yönelmeli. Kişinin programlamaya ilgisi yok ise, sadece ihtiyaçtan dolayı programlamaya yönelirse sonuçta programı sadece yazdığı dille kalmayacak. Ondan birtakım dönütler alacak ve dönütlerden sonra tekrar düzeltmeler yapması gerekecek. Dinamik bir döngüde dönüt alarak ve sürekli kendini yenileyerek çalışmasını sürdürmesi gerekecek. Sevmiyorsa, ilgisi yoksa ya da bu alanda yetenekli değilse dinamik sürece uyum sağlayamaz. Tasarım süreçleri de böyle, geçekleştirilen tasarım mükemmelleştirilebilecek iken yetenek, ilgi devreye girmezse mümkün olamayacaktır. Örneğin, toplantı salonumuzda yer alan bu masa çok eski bir masa. Bölüm hocalarımız masayı değerlendirmek, görünümünü daha estetik hale getirmek için bu şekilde kapladı. Gören herkes çok beğeniyor ve yeni olarak algılıyor, nereden aldığımızı soruyorlar. Biz bölümümüzde kazandığımı bilgi ve beceriyi, deneyimleri yaşantımıza da entegre edebilirsek, diğer insanlar ister istemez bizim yaptığımız şeyleri görecekler ve görüyorlar da. O yüzden ben diyorum ki öncelikle ilgi ve istek olsun, kişi kendini o alanda geliştirmeye gönüllü olsun; sonrasında da ihtiyaç olursa çok daha güzel olur. Ama istenmediği sürece o alanda özelleşmek ya da mükemmelleşmek imkânsız bir hal alır, benim düşüncem bu yönde.

tugba

 

BÖTE’yi tercih edecek olan öğrencilere önerileriniz nelerdir?

Bizim bölümümüz oldukça dinamik bir bölüm, sürekli gelişen bir teknoloji var ve bizim bu teknolojiye uyum sağlamamız gerekiyor. Uyum sağlama sürecini öğrenmemiz, anlamamız hatta özümsememiz gerekiyor. Nerede, nasıl kullanacağımıza dair önerilerimiz olmalı ki bu sayede bildiğimiz bir teknolojiyi çevremizle paylaşabilir, bireylerin karşılaştıkları problemlere çözüm üretebiliriz. Bana göre iletişime açık, teknolojiyi takip edebilen, kendini güncel tutabilen, öğrenmeyi seven ve teknolojiyle zaman geçirmekten zevk alabilen kişilerin bizim bölümümüzü tercih etmelerini isteriz. Süreçte dinamik ve yaptığı işi sevebilecek olması çok önemli. Çünkü bilgisayar, teknoloji işin içerisine girince tüm bildiklerinizi kimi zaman bir kenara bırakmak gerekebiliyor; matematik problemi çözerken izlenebilecek aşamaların varlığından söz etmek mümkün değil. Her şey çok karışık bir hal alabiliyor. Ama sevince ve gelişime açık olunca hepsinin üstesinden gelinebilir. Bizler de bölümlerimize bahsettiğimiz özelliklere sahip bireyler geldiği taktirde verdiğimiz eğitimin amacına ulaştığını görebiliriz. Bölümümüzü tercih edecek herkese başarılar…

 Tecrübeleriniz doğrultusunda BÖTE öğrencilerine neler söylemek istersiniz?

BÖTE bölümü mezunları sadece bilişim teknolojileri öğretmenleri olarak hayata atılmıyorlar. Bilişim öğretmeni olmanın yanında eğitim teknoloğu dediğimiz bir yöne daha sahipler ve danışmanlık hizmetleri verebiliyorlar. Dolayısıyla kendilerini her alanda geliştirmeleri gerektiğinin bilincinde olsunlar. Bu bilinçle geçirecekleri dört yıllarını en etkili şekilde değerlendirerek mezuniyet sonrası için yollarını çizsinler. Bizlerin yani BÖTEB’cilerin disiplinler arası çalışmalarda da önemli olduklarını ve diğer branş öğretmenlerinin kendilerine sık sık rehberlik için başvuruda bulunacaklarını unutmasınlar. Kendilerini geliştirmek için elde edecekleri tüm fırsatları sonuna kadar değerlendirsinler. Lisansüstü eğitim ya da akademik kariyer düşünüyorlarsa, dil sınavı ve ALES puanlarını son sınıfa bırakmasınlar; üçünü veya dördüncü sınıfta tamamlasınlar. Özellikle dikkat çekmek istediğim kısım ise dil puanı ya da ALES sonucu daha sonradan değiştirilebilir ama akademik ortalama bir kez elde edilir ve 4 yıl sonra artık değiştirilemez. Bu bilinçle derslerine gereken önemi gösterip, olabildiğince yüksek bir ortalamayla alanlarında donanımlı bir şekilde mezun olmaya gayret göstersinler. Dönem içerisinde bizim alan derslerimizde işe dönük ürünler geliştirildiği için hazırladıkları projelerin saklanmasını ve depolanmasını itina ile gerçekleştirsinler, daha lisans birinci sınıfta iken kendileri için bir öz geçmiş dosyası oluşturarak öğrendikleri programları, hazırladıkları projeleri kaydetsinler. Mezun olduklarında artık öz geçmişleri düzenli bir şekilde oluşmuş ve özelde çalışmayı düşünenler için iş başvurularına hazır bir hale gelmiş olur. Tabi ki projelerini sosyal medyalarda, alanla ilgili konferans ve kurultaylarda paylaşarak diğer insanların haberdar olmalarını sağlarlarsa hem gerçekleştirdikleri projeleriyle bir amaca ulaşırlar, hem de onlar için güzel dönütler olup bu alanda kendilerini geliştirebilirler diye düşünüyorum.

Not: Projeniz gerçekten çok güzel, birçok aday için yol gösterici, tebrik ederim. Ayrıca da sizlere teşekkür ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum ☺

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir